Beklenti üzerine
Gurur ve çalım, insanın içine imanın girmesine mânidir. İmanın girmesine mâni böyle menfi bir tavır, elbette ki hizmet etmeye ve uzun süre kudsî bir hizmet içinde bulunmaya da mânidir.
İslâm’a hizmette temsil keyfiyeti, Cenab ı Hakk’ın lütuflarına bağlıdır. Siz çok kabiliyetli olabilirsiniz; ama Cenab ı Hak bu misyonu bir başkasına takdir buyurmuşsa, elinizden hiçbir şey gelmez. Onun için, ilmine, beyan gücüne veya bir başka meziyetine bakıp da beklenti içine girenler hep aldanmışlardır.
Bu hususa bir misal olsun diye arz edeceğim: Bediüzzaman’ın döneminde çok güçlü âlimler, kâmiller vardı. O ise, şarkın yalçın kayaları arasından kalkıp İstanbul’a gelmiş ve Türkçeyi de sonradan öğrenmiş biriydi. Ama Cenab ı Hak, belli bir misyonu ona yüklemiş ve o dönemdeki emsalinin çok üstünde ona hizmet etme imkânı bahşetmişti.
Zira Bediüzzaman, ihlâsla, samimiyetle hizmet etmiş ve hayatının hiçbir döneminde iddia ve beklentiye girmemişti.
- tarihinde hazırlandı.