Kaza namazları
Kazaya kalmış namazların kazası da farzdır. Esasen, namazı bile bile kazaya bırakmak büyük günahtır.
İmam Şafiî ve İmam Malik’e göre, farz namazların sünnetleri, kaza niyetiyle o namazın kazası olarak kılınabilir. Çünkü farz, sünnetten çok daha faziletlidir.[1]
Hanefî fukahası, sünnetlerin kaza yerine kılınmasına yumuşak bakmamıştır. “Sünneti sünnet yerine, kazayı da kaza yerine kılmak gerekir.” demişlerdir.[2] Gerçi İbn Nüceym, bu hususta İmam Şafiî ve İmam Malik’in görüşünü benimsemişse de, farz namazını terkle, zaten büyük bir günaha girmiş olan insanın, o açığını kapatmak için bir de sünnetleri terk etmesi pek uygun olmasa gerek. Namazı kazaya kalan kişinin sabah‑akşam Rabbisine dua ve tazarruda bulunması gerekirken, Allah Resûlü’nün (sallallâhu aleyhi ve sellem) seferde ve hazarda terk etmediği ve kılana Cennet köşk ve saraylarının vaad edildiği, tamamı 12 rekâtı bulan revâtip sünnetlerin[3] kaza namazına feda edilmesi akla da tab’a da münasip gelmemektedir.
Ayrıca, Allah Resûlü (sallallâhu aleyhi ve sellem), bir hadis‑i şeriflerinde, Cenab‑ı Hakk’ın (celle celâluhu), kulunun eksik farzlarını kıldığı nafilelerle tamamlayacağını beyan buyurmuşlardır.[4] Bu sebeple, fevt edilmiş farz namazlar kaza edilmeli, nafileler de nafile olarak kılınmalıdır. “Kaza namazım çok, ömrüm hepsini kılmaya yetmez.” diyenler varsa, Allah böyleleri için inşâallah, o âna kadar kaza adına sergiledikleri gayret ve kalblerinde taşıdıkları azim, niyet ve kararlılığına göre hüküm verir.
[1] Bkz.: el-Cezîrî, el-Fıkh ale’l-mezahibi’l-erbaa 1/446.
[2] et-Tahtâvî, Hâşiye ale’l-Merâki’l-felâh 1/290: İbn Âbidîn, Hâşiye 2/74.
[3] Bkz.: Müslim, salâtü’l-müsâfirîn 101; Dârimî, salât 144; Ahmed İbn Hanbel, el-Müsned 6/327.
[4] Tirmizî, salât 188; Ebû Dâvûd, salât 144; İbn Mâce, ikâmetü’s-salât 202.
- tarihinde hazırlandı.