Sıkıntılar - stresler
Hepimizin kendine göre bazı sıkıntıları olabilir. Evde, iş yerinde, çarşıda‑pazarda vs. meydana gelen çeşitli hâdiseler ve toplumdaki bazı huzursuzluklar ruhumuzu tesir altına alıp bizi meşgul edebilir. Bu yönüyle sıkıntılarımızı normal karşılamak gerekir. Ancak bu tür sıkıntıları büyütüp altından kalkılmaz hâle getirmek de doğru değildir. Ben şahsen, gerçek mü’minde stres olmayacağı kanaatindeyim. Zira mü’min, bütün hâdiseleri elinde tesbih tanesi gibi evirip çeviren Sonsuz Kudret’e inanmakta ve O’na güvenip dayanmaktadır. O Allah ki, O’nun halledemeyeceği hiçbir mesele yoktur. O’nu bulan, her sıkıntıdan, her ızdıraptan kurtulur. O ki, bütün icraatı, güzellikler meşheridir ve İbrahim Hakkı Hazretleri’nin dediği gibi, her işi güzeldir:
Vallah güzel etmiş,
Billâh güzel etmiş,
Tallah güzel etmiş,
Allah görelim netmiş,
Netmişse güzel etmiş.
Evet, O’nun icraatı ya bizzat güzeldir veya neticesi itibarıyla güzeldir.. ama mutlaka güzeldir. Öyleyse bütün bu güzelliklere rağmen çirkine takılıp kalmak da niye?
Sıkıntı elbette olacak; Cennet’in, insanın hoşuna gitmeyecek şeylerle (mekârih) kuşatıldığını bizzat Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) ifade buyuruyorlar.[1] Cennet yolu, vicdan huzuru müstesna, çok da kolay bir yol değildir. Cennet’e güle oynaya gidilmez. Kur’ân, “Siz, sizden öncekilerin başlarına gelenler başınıza gelmeden Cennet’e gireceğinizi mi sandınız!”[2] ihtarında bulunur.
Ayrıca insan, meşakkat ve sıkıntının ağırlığı ölçüsünde derece kazanır. Geleceğin büyük velileri, durumları itibarıyla İslâm’ı yaşamada, en çok zorluk çekenler arasından çıkacaktır. Şimdi eğer bazı sıkıntılar insanı bu hâle getirmeye vesile ise, onları bağra basmak ve onlardan şikâyet etmemek bu kutlu yolda bir esas olmalıdır.
[1] Bkz.: Buhârî, rikak 28; Müslim, cennet 1.
[2] Bakara sûresi, 2/214.
- tarihinde hazırlandı.