Tebliğ-Temsil Münasebeti
Peygamber Efendimiz (s.a.s)'in tebliğ ve temsil olmak üzere önemli iki misyonu vardır. Tebliğ yönü ile insanlara hak ve hakikatları anlatan Allah Resûlü, temsil yönüyle de kendisine yüklenen rolü bütün benlik ve samimiyetiyle yerine getirerek, insanlığa örnek olma mevkiindedir. İnsanlığın İftihar Tablosu (s.a.s)'nu sahnede, herhangi bir senaryoyu oynayan insandan tefrik etmek için bütün benlik ve samimiyetiyle' ifadesini bilhassa kullandım. Çünkü Nebi, oynadığı rolü -tabiri caizse- önce kalbinde oynar. O'nun anlattıkları, kalbî hisleri ve insanlığın kurtuluşu adına yaşadığı hafakanlarıdır. Bu açıdan Efendimiz (s.a.s)'in temsil keyfiyeti, hususî bir mânâda tebliğ keyfiyetinden her zaman bir adım daha önde olmuştur.
Aslında insanlara hak ve hakikatleri anlatmada gerçek müessiriyeti biraz da 'temsil'de aramak gerekir. Bediüzzaman Hazretleri, 'Ağzımız Kur'ân-ı Kerim okurken ef'al ve ahvalimizle İslâm'ı yaşarsak sair dinlerin sâlikleri ve küre-i arzın bazı kıtaları İslâmiyete dehalet edeceklerdir.' derken, bu hakikate işarette bulunmuşlardır.
Evet, tebliğ adamı, anlattığını aynı zamanda mutlaka yaşamalı ve onu en iyi şekilde temsil etmelidir. Zaten bunun aksi de münafıklık alâmetidir ki, her mü'min böyle bir vartadan mutlak uzak durmalıdır.
- tarihinde hazırlandı.