Zevk-i Ruhanî
Zevk-i ruhanîye giden yol, imandan, imana bağlı mârifetten, mârifet kaynaklı muhabbetten ve muhabbetten hâsıl olan aşk u şevkten geçer. Bence zevk-i ruhanîyi, beden ve cesette duyulan bir zevk şeklinde düşünmek yanlıştır. Mukayesesi bile doğru değildir. Evet iman, mârifet, muhabbet, mehafet, meveddet, aşk, şevk karışımı bir halitadan hâsıl olan zevk, bedene has dünyevî zevklerle nasıl mukayese edilir ki.!
Zevk-i ruhanîyi, bazı kimselerin cezb ve incizap neticesi duydukları şeyler türünden görmek de doğru değildir. Aslında o, herhangi bir değerlendirmeye sığmayacak, lâfızlarla ifade edilemeyecek kadar ulvî ve ledünnî bir histir ve bir vicdanî zevktir. Bana göre Nur mesleği, böyle bir zevke her zaman açıktır. İmam Rabbânî Hazretlerinin "1000 seneden sonra vilâyet -aradaki mesafe açıklığından dolayı- nübüvvet verâsetine inkılâp edecek." sözleri ile ifade buyurduğu hakikati Nurlar'ın temsil ettiğini zannediyorum. Evet, İmam Rabbânî bu sözleri ile vilâyetin nübüvvet kaynaklı yürütüleceğini belirtiyor. Bu çerçevede Nur eksenli yapılan İslâmî hizmetlerde -yine onun verdiği ölçüler içinde- tam ihlâs çizgisi korunabilirse, zılliyet plânında hakikat-ı Muhammediye'nin (sallallâhu aleyhi ve sellem) temsil edilmiş olduğu söylenebilir.
Esas olan, bu mesleğin yaşanmasıdır. Zevk-i ruhanî ve diğer mevhibeler talepsiz geldikleri sürece mahzursuz olabilirler. Maksut olan Allah (celle celâluhu), matlup olan da O'nun rızasıdır.
- tarihinde hazırlandı.