Öze Dönmek Zorundayız
Bir zamanlar, söze önem verilmiyor, iş yapılıyordu. Söz faslı başlayınca da, ikbâl idbâra dönmüş ve yazacak bir şey kalmamıştı. Sanki bir dönem, bir türlü fiilden fikire geçmiyor ve yaptıklarımızı anlatamıyorduk. Fikre geçmeye karar verdiğimiz zaman da iş ve aksiyondan uzaklaşmış bulunuyorduk. Zaten, hayatın değişik yönlerindeki hezimetlerden ötürü, fazlaca yazacak bir şeyimiz de kalmamıştı. Daha sonraki bir tâlihsiz dönemde ise, Romalıların barbarca düşüncelerle, Kartacalılara yaptıkları aynı şeyleri biz kendi tarihimize yaptık. Asırlar boyu milletimizi ayakta tutan bütün tarihî dinamikleri yıktık ve âdeta baykuşlara şehrâyinler tertip ettik...
Bütün bunlardan sonra, bilmem ki, nesiller, nasıl ve hangi yollarla kendi dünyâlarına ve kendi iklîmlerine ulaşacaklardı? Nasıl asimilelerden korunacak ve nasıl "biz" diyebileceklerdi..? Bugün olsun, o hârikulâde kıymetler hazînesi arşivlerimizi açmaz; "eski kitaptır" diye kaldırıp bir tarafa attığımız kitaplarımızı tetkik ve mütalâaya sunmaz; bir kısmını kendi ellerimizle yıktığımız, bir kısmını da zamanın insafsız dişleri arasında aşınıp gitmeye terk ettiğimiz o baş döndürücü âbidelerimizi, o hârika mimârî eserlerimizi tanıyıp sevmez ve başkalarına da tanıtıp sevdirmezsek, bir kısım zavallı gençlerimiz "Garb Garb" deyip, kendi ülkelerinde, gurbetler içinde boğulup gideceklerdir.
- tarihinde hazırlandı.