Kur’an’da Kulluk
Hangi şekliyle olursa olsun kulluk, insanın şerefinin rengi ve ona bahşedilmiş en büyük pâyedir. Esasındaki sürekliliği itibariyle onu aşan ve onun önüne geçen, fakat sürekli olmayan en büyük İlâhî payelere bile bir manâda fâikiyeti vardır.. fâikiyeti vardır ki, Allah O Rehber-i Küll ve Muktedâ-yı Ekmel'ini, sözlerin en ekmeli içinde anarken, önce "Abduhu" demiş, sonra "Resuluhu" sözüyle o mübarek cümleyi taçlandırmıştır. Keza, O "Şeref-i Nev-i İnsan"ı O "Ferîd-i Kevn-i Zaman"ı miraç adı altında gökleri şereflendirmeye dâvet ederken, dâvetiyenin başına: (İsrâ/1) iltifat-bahş kaydını koymuş ve O'nun ubûdiyetinin bu husûsi fâikiyetine işaret buyurmuştur. Hele, bu gök yolculuğunda, mekânın lâmekân olduğu, cânânın o mübârek cisme cân olduğu ve "Subuhât-ı Vech" şualarının hoşâmedî televvünüyle her yanı sardığı o muhteşem istikbâlde, binbir tebcil arasında kulluğun çekilip öne alınması, alınıp kuluna vahyetti ha vahyetti" (Necm/10) denmesi ne mânidardır!
- tarihinde hazırlandı.