Değişim ve Olayların Perde Arkası
Her şeyi olumsuz yanından ele alıp değerlendirme ve her hadise münasebetiyle karamsarca yorumlar ortaya koyma da diyebileceğimiz bedbinlik, insanoğluyla beraber var olmuş, bugünlere onunla taşınmış ve dünya devam ettiği sürece de elini onun yakasından çekmeyecek âfet ölçüsünde bir beşerî hastalıktır. "Nice servi revan canlar/Nice gül yüzlü sultanlar/Nice cihangirler, nice hanlar" bu gaddar hastalığın pençesinde, hazana maruz yapraklar gibi savrulmuş, içi karbonlaşan çınarlar gibi devrilmiş, zelzele ile çözülen kayalar gibi sağa-sola saçılmış ve "harab olup, türab olup gitmiş"lerdir: Gidenler gitmiş ama, iltihaklar bitmemiş; bu ölüm yolculuğu ve bu ölüm kervanı bugün bile binlerce isteklinin –olmaz olsaydı– hâlâ en mergûb metâı..
Oysaki, onların vehmettikleri gibi ne bütün savaşları, ne de ihtilal ve inkılâpları mutlak olarak olumsuz görmek doğru değildir.. olumsuz sayılmaları şöyle dursun, çok defa harb ve ihtilale sebebiyet veren sâiklerin insanî hedefli olmaları, savaşçı ve ihtilalcilerin de hüsn-ü niyetli hareket etmeleri sayesinde, fevkalâde müsbet neticeler de elde edile gelmiştir. Hele bu oluşumlar, iyiyi, doğruyu, güzeli tespit edip belirlemeye; azgınları durdurup mütecavizleri bertaraf etmeye; köhne telâkkileri yıkıp varlık ve eşyayı yeniden yorumlamaya mâtuf ise, yararlı olduklarında katiyen şüphe yoktur. Bir kere, başta peygamberlerin hareketleri ve sonra da yeryüzündeki bütün değişim ve dönüşümler, netice itibarıyla hep insanlık hesabına yararlı olagelmişlerdir. Evet, ne peygamberlerin gerçekleştirdikleri inkılâplara, ne İslâm öncülerinin tahakkuk ettirdikleri değişim ve yeniliklere ne de altın soyumuzun tarihi hercümerc etmesine tahrip ve yıkım diyebiliriz. Rica ederim, bedeviyet içinde bocalayıp duran bir topluma medeniyet yollarını göstermeyi ve çöldeki müptedî insanları, medenî milletlerin muallimi haline getirmeyi nasıl yıkım ve tahrip kabul edebiliriz! Fatih'in İstanbul’u alarak, eskimiş ve köhneleşmiş Bizans düşüncesinin yerine Rönesansa giden bir yolu açmasını yıkım ve tahrip sayabilir miyiz? Tarık’ın Endülüs’e yeni bir ruh ve mânâ götürmesini İspanya hesabına muvakkaten bir kıyamet saysak bile, temelde bu hareket, koskoca Batı’da önemli bir "ba'sü ba'del-mevt"i netice veren bir kıyamet değil midir? Alparslan, Malazgirt meydan muharebesiyle Kostantiniye’ye giden yolları açmasaydı, Doğu’nun ilim düşüncesi, ilim ahlâkı ve sanat telâkkisi Batı’ya nasıl ulaşacaktı ki.?
- tarihinde hazırlandı.