Özlenen Güzelliklerin Dünyası
Biz hayâllerimizde yaşattığımız bu dünyayı her zaman bir mûsiki gibi duyar, bir meşher gibi dopdolu gözlerle temâşâ eder ve hâlihazırdaki durumumuzu da o ebedî güzellikler yolunda bir berzah sayarak, herhangi bir boşluğu atlıyor gibi hep sıçramakla geçiririz. Bu itibarla da biz hiçbir zaman ciddi bir boşluk yaşamayız; ömürlerimiz, realitelerle tasavvurlarımızın dantelası gibi örülür ve biz de hep güzellikten güzelliğe sıçrar dururuz. Bizim dünyamızda hiçbir zaman rahatsız eden gürültü ve ürküten sessizlik duyulmaz; bu dünyada insan hemen her zaman, sükût içinde bir canlılık ve hareket içinde bir sükûnet yaşar. Burada her lâhza ayrı bir mülâhazanın tesiriyle rûhun râbıtaları hep kavi, arzular ve emeller dipdiri, görülüp duyulan şeyler de şehrâyinler gibi ruhlara inşirâh vericidir. Burada ölüm duygusu ve öteler mülâhazası, gönüller üstüne dokunan sımsıcak bir dudak, ruhun derinliklerinde uyuyan ebediyet arzu ve iştiyakını coşturan sırlı bir mesaj ve tahayyüllerimize kâse kâse cennet kevserleri sunan bir sâki gibidir. Başkaları için her şeyin sararıp solduğu, her yanın hazanla ağladığı en kâbuslu dakikalarda biz ömrümüzün en renkli, en içli, en tesirli ve en lezzetli anlarını yaşarız.
Bu dünyada her ses bir başlangıç söyler ve ümitle gönüllerimizi coşturur. Ve yine bu dünyada hayat o kadar bekâ endamlı ve mânâlıdır ki, her an içinde bulunduğumuz zamanın ayrı bir şiirini, ayrı bir mûsıkîsini dinler gibi oluruz.. her zaman rûhun daha bir açılmasına yarayan ve bizi daima en tatlı hülyalarda dolaştıran, dolaştırıp tâ iliklerimize kadar bir aşk ve vuslat ihtiyacını duyuran bir büyünün içinde dönüp durduğumuzu sanırız. Şanlı geçmişimiz, bu sihirli rüyânın en sağlam malzemesi, etrafta tüllenen binbir şafak emâresi de onun en canlı şahididir.
Gözlerimi yummuş, hayatın bir güneş gibi yeniden doğduğunu, dört bir yanın güzelliklerle ağardığını, al, pembe, sarı çiçeklerin salınıp etrafa gamzeler yağdırdıklarını, papatyaların raksa durup erguvanların lâleden alev aldıklarını, çeşit çeşit güzelliklerle dolgunlaşan umûmî hava ve atmosferin gönüllerimizi saadet vaadiyle kapladığını, ruhlarımızda ebed televvünlü engin bir ferahın çağladığını, koyun-kuzu melemesi, kuş cıvıltısı, ağaç sesi, su sesi, yaprak hışırtısı ile dolu, anne heyecanı ve çocuk neşesi tadındaki bir "ba’sü ba’de’l-mevt"in, sevilen çehrelerdeki gibi büyülü ve tesirli, seven gönüllerdeki gibi dolgun, inandırıcı, nazik ve ince tüllenişlerini duyuyor, düşünüyor, zevkten zevke intikal ediyor ve yaşadığım zamanın dar hendesesinden sıyrılarak kendimi bu güzellikler armonisi içine atasım geliyor. Ben atmasam da zaten, emareleri zuhur etmiş o mutlu geleceğin renkli, sıcak, lezzetli ve mavi günleri, hayallerimin menfezlerinden akıp akıp gönlüme boşalıyor, benim oluyor ve bana tasavvurlarımı aşan saadetler vaad ediyor.
- tarihinde hazırlandı.