Hiçbir Sistem İslâm'ın Yerini Tutamaz
O, en taze sözlerle, som altın gibi cevherlerden örülmüş öyle bir danteladır ki, nizam adına ne atkılarındaki resanete ulaşmak, ne de nakışlarındaki zerafeti yakalamak kâbildir. Onda gökler ve gökler ötesi âlemlerin ahengini, nabızlarımızın atışı ve kalblerimizin ritmiyle birden duyar ve dinleriz; sırrı ona intisabda, kalbimizin vüs'atini göklerin derinliklerinden daha engin bulur ve haşyetle ürpeririz. Hiçbir sistem, hiçbir cereyan, hiçbir felsefe, onun ruhlara verdiği derinlik, sıcaklık ve yumuşaklığı veremez. Ruh-beden, madde-mânâ, dünya-ukbâ mutluluğunu Allah ona bağlamış ve onun yedeğine vermiştir.
Vicdanın dilini dinlemeyenler, onu anlayamazlar.. gönül gözleriyle bakmayanlar, onu kendi orijiniyle göremezler.. Gazâlî'nin ifadesiyle, "akl-ı maâş, akl-ı meâd'e dönüşmez" ve Mevlânâ'nın deyişiyle, "akl-ı türâbî, akl-ı semâvîye inkılâb etmezse", en yüksek mantıklar bile mantıksızlığa düşmekten kurtulamazlar. İnsanlık, var olduğu günden beri hep akıl ve kalb zıtlaşmalarının gürültüleriyle yaşadı. şimdilerde olsun, eğer yeni bir "şeb-i arûs"la akıl ile kalbin izdivacını gerçekleştiremezsek, daha uzun süre bu iç çelişki devam edeceğe benzer.
- tarihinde hazırlandı.