Ruhla İlgili Gelişmelere Tarihi Perspektiften Bakış
Bizim burada esas üzerinde durmak istediğimiz konu, tasavvufçuların ruhtan, kalbî ve ruhî hayattan ne anladıkları hususu olmasına rağmen, onun, birbirinden farklı çerçevelerde değişik din, değişik millet ve değişik felsefî sistemlerce, nasıl anlaşılıp nasıl kabul edildiğini gösterme bakımından biraz eskilere gidip, kuşbakışıyla dahi olsa onunla alakalı ortaya atılmış mülahazalara bir göz atmanın aydınlatıcı olacağını ve biraz daha geniş bir mukayese imkanı vereceğini düşündük.
Öyle ise şimdi gelin, Yüce Yaratıcı'nın ruh hakkındaki -ısrarla vurguladığımız- icmâlî bilgilendirmesinin, en ibtidâî kavimlerden filozoflara, materyalistlerden spiritüalistlere, rasyonalistlerden sofîlere, tefsircilerden kelamcılara kadar değişik kesimlerce nasıl yorumlandığına hep beraber bir göz atalım:
İnsanlığın upuzun geçmişine baktığımızda, tarihin hemen her döneminde, değişik toplumlar arasında, avamca veya ilmî olarak, ama mutlak surette ruh ve onun menşeiyle alakalı bir hayli şeyle karşılaşırız. En karanlık çağlarda dahi -tabii biraz farklı çizgilerde- insanoğlu, açık-kapalı ruh hakkında bir şeyler düşünmüş, bir şeyler söylemiş; onun mebdei ve akıbeti arasında gelip gitmiş; nereden geldiğini, niye geldiğini, nereye gideceğini sürekli kendine sorup durmuş; yer yer peygamberlerin vesayeti sayesinde doğru düşünmüş; ama çok defa yanılmış; bu dünyaya geliş-gidiş ve bir süre ikamet eyleyiş arasında irtibat kuramama tökezlemeleri yaşamış; kendi yorumlarının yanlışlıklarına takılarak sık sık tenakuzlara düşmüş; ancak hemen her zaman hayatın arkasında ve bu fizikî dünyanın ötesinde muharrik, müdrik, şuurlu metafizik bir gücün bulunduğuna inanmış ve onun hakkında yanlış-doğru veya doğruya yakın kitaplar dolusu şeyler söylemiştir.
- tarihinde hazırlandı.