Vücud-u Hak Mertebeleri
Bundan başka, öteden beri vücûd-u Hak, farklı iki mertebede mütalâa edile gelmiştir. Bu mertebelerin birinde, hâl ve müşahede itibarıyla sıfatlar mülâhazaya alınmaz; dolayısıyla, sıfatların mütekabiliyeti ya da birbirine muhalefeti söz konusu değildir. Yani bu mertebede sadece ve sadece zât mülâhazası hakimdir ki; "zât-ı baht" veya "zât-ı halis" de diyebileceğimiz bu makama erbabı: "ehadiyet", "âlem-i lâhut", "âlem-i lâ taayyün" ve "gayb-ı hüviyyet" demişlerdir. "Herkesin istidadına vabestedir âsâr-ı feyzi" herkes vicdanının enginliği ve inkişafı ölçüsünde böyle bir hâli farklı şekilde zevk eder ve yaşar. Diğer mertebede ise, Hazreti Zât, bütün sıfatlarıyla mülâhazaya alınır ve aynı zamanda burada sıfatların mütekabiliyeti ve birbirinden farklılığı da söz konusudur ki, işte bu mertebeye, "Hazreti Vâhidiyet", "âlem-i ceberût", "taayyün-ü evvel" veya "hakikat-i Muhammediye" denir.
- tarihinde hazırlandı.