Allah ve Varlık Peygamber Efendimizle (sav) Anlaşıldı

Allah, ef'âl ve esmâsıyla mâlûmdur; esmânın tecelli alanı da, varlık ve hâdiselerdir. İnsan ise, varlığın hem nüvesi, hem de meyvesidir. İnsan-ı kâmile gelince o, her şeyin özü, usâresi ve rûhudur. Öyle ise, mebde' itibarıyla varlığı mülâhazaya almadan, insanı düşünmeden, insan-ı kâmil ufkuna yönelmeden, Allah'ı kâmil mânâda bilmek de mümkün değildir. Zira insan-ı kâmil, Zat, sıfât, esmâ ve ef'âl dairesiyle alâkalı câmi bir lisandır.. ve vücud mertebesinin en son halkasını teşkil etmesi açısından, bütün vücud mertebelerinin enmûzeci mâhiyetindedir. Bu itibarla da diyebiliriz ki, Cenâb-ı Hak, kendi azamet ve celâline uygun şekilde ancak insan-ı kâmille bilinir. Onunla görülür, onunla işitilir ve onunla duyulur. Diğer taraftan, insan-ı kâmil de, her şeyi O'nunla görür, O'nunla bilir, O'nunla tutar ve O'na bağlayarak münasebete geçer. Ne var ki, bu görmelerin, duymaların, işitmelerin, işlemelerin, başlamaların ve münasebette bulunmaların asliyet plânında bir tek mümessil ve kahramanı vardır; o da, Hakikat-ı Muhammediye'dir (sav). Zira O'nun hakikati, bütün hakikatlerin câmii bulunan vâhidiyet hakikatine dayanmaktadır. "Allah" ism-i zâtı, O'nun -mürebbisi mânâsına- Rabb-i hâssıdır. Ve bu ism-i şerif, bil-mutabaka, bil-iltizam ve bid-delâle bütün esmâ-i hüsnâ ve sıfât-ı Sübhaniye'yi de tazammun ettiğinden, Hazreti Rûh-u Seyyidi'l-Enâm'ın, hem esmâ-i İlâhiye'ye, hem sıfât-ı Sübhaniye'ye, hem de şuûnât-ı Zâtiye'ye mücellâ bir ayna olduğu kendiliğinden ortaya çıkar. Bu itibarla da, "Mir'ât-ı Muhammediye'den Allah görünür dâim" sözü mübalâğa değil, vâkıa tam muvafıktır. Diğer bütün büyükler bu ölçüde bir mazhariyete sahip olamadıklarından Bu Allah’ın bir fazlıdır, onu dilediğine verir" (Cum'a, 62/4) onların mir'atiyetleri de izafîdir.

Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2024 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.