Kast ve Azim’in İrade İle İlişkisi
Kast u azim, kendilerine mahsus derinliklerle, irâdenin buudlarından iki buud ve önemli iki esasıdırlar. Uzun seyahatlere niyet etmiş her yolcu, mutlaka kast u azim menziline uğrayıp "vize" alma mecburiyetindedir. Bu menzilden vize aldıktan sonradır ki gerçek yolculuk başlar. Amma, kast u azim kanatları altında ve onlarla başlayan bir sırlı derinlik içinde... İrade murada inkılâb edip onun içinde eriyince, birer proje ve taslaktan ibaret olan kast u azim de itibârî birer ünvan haline gelir ve silinir-giderler. Hakk dostu: "Her kim mükellefiyetlerinin üstünde, Allah’a vuslat arzusuyla şahlanırsa, Hüdâ ona gelir" der. Gelir de, onun gören gözü, işiten kulağı ve konuşan lisânı şeklinde tecelli eder.
Evet, kast u azmin kanatlarıyla yoldakiler için vuslat, fenâ içinde bir bekâdır. Yolları aşmış ve muratlaşmış ruhlar içinse, vuslat bekâ içinde bekâdır ve hayırların hayır doğurduğu bu doğurgan dâire içinde elemin izine bile rastlanmaz. Elemin izine rastlamak şöyle dursun, orada elemler lezzet ufkunda doğar-batar, kahırlar da lütûflarla iç içe yaşar. Başı bu noktaya ulaşmış bahtiyar bir ruh her zaman "kahrın da hoş lütfun da hoş" der ve elinde rıza kâsesi, Hakk’tan gelen her şeyi cennet kevserleri gibi yudumlar gezer.
- tarihinde hazırlandı.