Tarihimizde Çöküş

Gün gelip de dünyâmızı çepeçevre saran bu ışık, ülke sınırlarını aşıp nursuz ve ufuksuzları kuşatınca, hiç güneş bilmeyen bu karanlık dünyâ, bir baştan bir başa fecir rengine büründü ve gece kuşları gibi harabelerde tüneyen bahtsızların yüzleri gülmeye başladı.. derken gönüllere ezâ saksağan sesleri bir bir kısıldı.. harâbeleri okşayıp geçen ışık hüzmelerinden yarasaların gözleri kamaştı.. bütün canavarlar inlerine girip mürâkabeye daldı ve bütün yılanların zehirleri kursaklarına aktı. En karanlık düşüncelerin hüküm sürdüğü bu yerlerde, renk ve ışıktan Cennetlere yollar açıldı. Yer yer Firdevsî esintilerin çiçekleri okşayıp geçtiği, zaman zaman da dikenlerin güllere selâm durduğu yollar...

Gönüllerimizde îmân ve azim, dillerimizde aşk u şevk türküsü, dem o dem şahlanmış yürürken, birden bire bu muhteşem dünyâ öyle bir sarsıldı ki, altı üstüne gelmedik hiçbir şey kalmadı. Güneş sislere boğulup kayboldu.. renkler hüzünle inlemeye başladı.. yıldızların çehresini buz bağladı.. ay bu dehşetten sapsarı kesildi.

Artık, esen rüzgârlar gül kokusu taşımıyor.. kuşlar, kuşçuklar neşeyle ötmüyor.. bülbüller hüzün mırıldanıyor.. akrepler kuyruklarını dikmiş nefretle dolaşıyor ve çalım satıyor.. yılanlar da ıslık ıslık yüreklere korku salıyordu. Evet, yeniden çemenler ağlamaya durmuş, yeniden goncalar zünnâr bağlamış ve yeniden böcekler ağıtla inliyordu.. yeniden sesler hıçkırığa dönmüş, yeniden sevinçler sînelerde boğulmuş ve her yanda çığlık çığlık yeisin, kederin nağmeleri duyuluyordu.. yeniden gök-yer birbirinden kopmuş ve arz başını almış karanlıklar içinde yüzüyor ve yeniden semâ belirsizleşip kaoslaşıyordu.. mesafeler merhametsiz ve gidip Kaf dağına ulaşmış, emeller sarsık, irâdeler de felç olmuştu. Duygu ve düşünce tanımayan kaba ruhların üzerimize saldıkları zehirli oklar sînelerimizi delik-deşik etmiş ve gözlerimizi de kan çanağına çevirmişti. Zayıf ruhlar sürekli sendeliyor, çelimsiz irâdeler sağda-solda geziyor ve oturmamış gönüller de tir-tir titriyordu.. akıl hayret ve şaşkınlık vâdilerinde tepetaklak, muhâkeme de cinnet derelerinde hayâle inci diziyordu. Dünyâ ve ukbâ saltanatının kapılarını açan sırlı anahtarları kaldırıp bir tarafa attığımız bu kapkara günlerde, altından hazinelerimize sırtımızı dönüyor ve gidip bakırcılar çarşısında cevher arıyorduk.

Bu sis ve duman içinde, kurnaz tilkiler arslan postuna bürünüp çalım satıyor, arslanlarsa gadr-ı hicranın demir pençesinde inim-inim inliyor ve çâresizlik hırıltılarıyla acz besteliyorlardı.. saksağanlar uğursuz sesleriyle - dayansın kulaklar - habire nutuklar çekiyor; bülbüller, çorap gibi yuvaları içinde yutkunup duruyorlardı. Her yanda sessiz sessiz ahlar yükseliyor ve her yanda çâresizlik tesellisi içinde az-buçuk canlılar dahi felç olup gidiyordu. Sabır fitneye yenik düşmüş, tevekkül ve Hakk’a itimat sebepler karşısında nakavt olmuş.. vicdan en tâlisiz günlerini yaşıyordu.

Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2025 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.