Halvetin Gayesi
Halvetten murâd, kalp hânesini ağyârdan temizleyip yâr ile hemdem bulunmak olduğuna göre, halk içinde Hakk’la berâber bulunan ruhlar ve kesretin en uç noktalarında dahi sürekli tevhîdi kollayan gönüller hep halvette sayılırlar. Buna mukâbil, bütün ömrünü halvette geçirdiği halde, kalbini ağyârdan temizleyememiş ve içinden mâsivâyı söküp atamamış kimsenin halveti de bir aldanmışlıktır ve beyhûdedir.
Aslında mâverâî halvette halktan tecerrüd ve uzlet yoktur. Böyle bir halvette insan, Mevlânâ’nın ifâdesiyle, bir pergel gibi, ayağının biri lâhut ufkunda, diğeri de nâsut kutbunda, her an ayrı bir nüzûl ve urûcu bir arada yaşar ki, enbiyâ ve asfiyâ kuşağında bilinen halvet de işte bu halvettir. Cenâb-ı Hakk, Dâvud’a (as): "Yâ Dâvûd nen var, böyle halktan ayrılıp yalnızlığı ihtiyâr ediyorsun?" buyurur. Hazret-i Dâvud: "Yâ Rabbi halkı Senin için terk ediyorum" der. Cenâb-ı Hakk O’na: "Ey Dâvud, her zaman uyanık ol ve ihvânından ayrılmamaya bak ama, dostlukları sana yaraşmayan insanlardan uzak kalmayı da ihmâl etme!" ferman eder. Yâni, mâdem ki hedefin biziz ve mâdem ki, azmin köyümüzedir, gönlünü bizden gayrısına açma.!
- tarihinde hazırlandı.