Yenileşme Faaliyetlerinde Yapılan Yanlışlar
Oysa ki, her şeyden evvel, asırlardan beri milletimizin kanıyla, canıyla bütünleşmiş dinî, millî, ahlâkî ve harsî değerlerimiz korunup kollanmalı ve başkalarından alınacak şeyler de ona göre alınmalıydı. Böyle bir hareket daha tabiî, daha fıtrî olurdu; dolayısıyla da daha çok semere alınabilirdi. Ne acıdır ki, bizde öteden beri devam edegelen bütün ıslâhat hareketlerinde, bu önemli husus hep ihmâle uğramış ve hep gözardı edilmiştir. Ricâ ederim, bugün maddî terakkînin zirvesinde dolaşan ülkeler, daha işin başında iken, kendilerince mükemmel saydıkları bugünkü kanunları hazırlayıp, o kanunları hayatlarına hâkim kıldıklarından dolayı mı yükselmişlerdir; yoksa, terakkî ettikçe daha değişik şeylere ihtiyaç duyup ona göre yeni içtihat ve yeni kanunlar mı vazetmişlerdir..?
Aslında, her meselede onları isabetli görmek, bizim için doğruyu bulamama mevzûunda çok ciddi bir inhiraf; onları kopya ederken dahi, doğru-dürüst kopya edememe de bir basiretsizlik ve bir ayıptır.
Bizler, ta Mustafa Reşit Paşa’dan Mithat Paşa’ya, O’ndan Genç Osmanlılara, onlardan da İttihatçılara kadar katiyen bunları düşünememiş; kendi insanımızı hep, Fransız, İngiliz, Alman gibi mütâlaa etmiş ve onlardan aldığımız düşünce sistemlerini tıpkı konfeksiyon elbise gibi, milletimizin başına geçirmek istemişizdir.
Tanzimat ve onu takip eden dönemlerdeki ferman ve kanunnâmeler hep bu anlayış içinde hazırlanmış, hazırlanırken de "Düvel-i muazzama" ya şirin görünme hedeflenmiş.. ama katiyen toplumumuzun temel yapısı hesaba katılmamış.. bu ferman ve kanunnâmelerin getirdikleri, götürecekleri hiç mi hiç düşünülememişti. "Gülhâne Hatt-ı Hümayûn" u binbir tantana ve debdebe ile okunurken halk kitleleri şöyle dursun, bu tumturaklı kelimelerden, cümlelerden devlet ileri gelenleri bile pek bir şey anlamamışlardı.
- tarihinde hazırlandı.