Merhamet Düşüncesine Sahip İnsan
Buna karşılık bir hizmet erinin davranışlarının temelini, uzun bir hazırlık ve fikir çilesinden sonra, onun vicdanından kaynaklanan hak arayışı hedefli bir merhamet çağrısı teşkil eder. İşte bu çağrı, hemen her zaman ferdî sorumluluğun çok üstünde ve içtimâî vazife şuurunun sınırlarını zorlayacak kadar aşkın ihlâs derinlikli bir çağrı ve tam bir gönül adamı işidir. Bu gönül adamı, her hayırlı işin önünde, her işinde kendi çizgisinde; bütün davranışlarında dupduru ve berrak; çevresinde olup bitenler ne denli amansız olursa olsun, hiçbir zaman bulanmayacak kadar kendi temelinden kaynaklı ve yol-yön değiştirmeyecek kadar da kararlı; iç ve dış duyguları itibarıyla Hakk'ı görüp Hakk'ı duymaya, Hakk'ı bilip Hakk'la olmaya kilitlenmiş ve halkla beraberliği de, böyle bir temâşâ noktasından duyup değerlendirme kıvamında tam bir uhrevî-dünyevîdir.. evet, böyle bir dünyevîliğin her menfezinden âhiretin şâhikalarını müşahede etmek mümkün olabileceği gibi, onun yaşadığı hayat da hemen her varyantıyla ona bir âhiret koyu âsûdeliğini tattıracak kadar berrak ve engindir. Öyle ki bu saflardan saf açık gönül, başkalarının bilmem ne kadar sene sonra kavuşmayı düşledikleri bir mutlu sona daha şimdiden ulaşmış, Hak beraberliğine ermiş ve Mele-i Âlâ'nın sakinleriyle diz dize, omuz omuza gelmiş sayılır ki, bu da onun hep kazançta olduğunu gösterir. Evet bu gönül adamı hep içten ve derin; hep büyük projeler peşinde, yüceliklere namzet.. ve oturup kalkıp merhamet düşünmekte, merhamet konuşmakta ve sürekli kendini merhametle ifade edebilme fırsatlarını kollamaktadır.. herhangi bir ayırım yapmadan hemen herkesi bir ebedî mutluluğa kavuşturma konusunda o kadar yürekten ve coşkundur ki; böyle bir mefkûreyi gerçekleştirme mevzuunda, dünyevî menfaat, çıkar veya makam, mansıp mülâhazaları bir yana o, mânevî hazları ve ötelerle alâkalı füyuzât hisleri adına da hep fedakârca ve hep aşkın yaşar. Hem kendi ruh dünyasında hem de toplumla münasebetlerinde, hem kendi iç âlemini tahlilde hem de çevresindekileri görüp gözetmede sürekli bir Yüce Güç'ün huzurunda bulunma ruh hâli sergiler ve herkesin ölüp gittiği yerlerde o üst üste dirilişler gerçekleştirir.
O, nefsinin istemediğini başkaları için de istememenin çok ötesinde kendine hoş gelen her şeyden başkalarının yararlanabilmesi için çırpınır durur, hattâ bu uğurda ölür ölür dirilir.. ve ufkunun enginliği ile bir yandan zalimlerin kalbinde bile merhamet duygusunu harekete geçirmeyi başarırken, diğer yandan da mazlumların yanında bulunmayı Hak'la beraberliğin en önemli bir vesilesi sayar ve hep onlara bir nokta-i istinat olur.
Yaşatma tutkusu, kahramanımızın davranışlarını belirleyen önemli bir faktördür. Böyle bir misyona ehliyet arayışı onun her zamanki kaygısı.. en yüksek hırslardan daha yüksek bir hırsla Hak hoşnutluğunun arkasında olması ise onun en bâriz vasfıdır. O ölüp ölüp dirilirken bile, diriltme şuurunun hazzı ile ne bir acı duyar ne de herhangi bir sarsıntı yaşar. Elde ettiği başarılarını Hak inayetinin bir tezahürü kabul eder ve her gün birkaç defa kendini sıfırlar.. dahası, vesile olduğu işlere arzuları, hisleri karışmış olabileceği mülâhazasıyla tir tir titrer ve "Bana Seni gerek Seni" der inler.
- tarihinde hazırlandı.