İhlaslı ve Ahlaklı Yaşama
Bir kere, inancın, aşkın, ihlas hedefli yaşamanın hasıl ettiği aşkınlık, ferdi, kendine ait hususî yanlarıyla toplum içinde öyle yumuşatır ve eritir ki, o kendi olarak kalmanın yanında, âdeta umumileşir ve damla iken derya, zerre iken güneş ve hiç ender hiç iken de her şey olma ufkuna ve zenginliğine ulaşır. Bu açıdan denebilir ki, varlık, yokluktan geçer; zenginlik fakirlikle beslenir; kudret aczin bağrında tomurcuklaşır ve hikmet, aynı nimet olur, şükür de şevke inkılâp eder. Bu yolda hizmet, memuriyetlerin en yücesi; gaye, Yaradan’ın hoşnutluğu, netice de uhrevî mutluluktur. Üçte bu saflardan saf mülâhazaya, az dahi olsa, şahsî çıkar veya cemaat menfaati, cemaat düşüncesi karıştırıldığında, ferde de, heyete de hayat veren sonsuzluk rabıtaları kopar, derken ferd çizgisinden uzaklaşır, cemaat da sarsıntıya girer ve kazanma kuşağında kaybetme fâsit daireleri işlemeye başlar.
Evet, her işini, Allah’la irtibatlandırıp götüren bir heyette, ferdî emeller, şahsî hırslar ve kaygılar olmaması gerektiği gibi, gidip sonsuzla noktalanmayan gaye-i hayaller ve mefkûreler de olmamalıdır. Gerçek bir cemaat, fertleri ebediyete teslim olmuş öyle mukaddes bir topluluktur ki; Bediüzzaman’ın yaklaşımıyla: Onlar, Allah için işler, Allah için başlar, Allah için konuşur, Allah için görüşür, lillah, livechillah, lieclillah rızası dairesinde hareket ederek ömrünün saniyelerini seneler haline getirir ve fâniliğin çehresine bâkîlik damgasını vurur. Evet onun bütün çalışmaları, fevkalâde içten, olabildiğince bir duruluk içinde ve hep sonsuza müteveccihtir.
- tarihinde hazırlandı.