Peygamberimizin Allah İçin Ağlaması
Allah için ağlama, O'na karşı olan aşkın iniltileridir. İçinde hararet olanın gözünde de yaş olur, aksine gözleri çöller gibi kupkuru kimselerin içlerinde de hayat yoktur.
Hüzün ve gözyaşı, enbiyanın en önemli vasfıdır; Adem Nebi ömür boyu sızlandı durdu. Nuh Peygamber'in ağlamaları ise âdeta bir feryad u figân tufanıydı. İnsanlığın İftihar Tablosu, hep duygularının şiirini gözyaşlarıyla solukladı. Bu itibarla da O'na bir hüzün ve ağlama peygamberi demek yanlış olmasa gerek. O bir gün, "Eğer onlara azap edersen, şüphesiz onlar Senin kullarındır; şayet mağfiret buyurursan hiç kuşkusuz Aziz Sensin, Hakîm Sensin." [3] mealindeki âyetle "Rabbim! O putlar insanlardan çoğunu baştan çıkardı; bundan böyle kim benim izimce yürürse o bendendir. Kim de isyan ederse Sen Gafûr'sun, Rahîm'sin." [4] mânâsına gelen beyanı tekrar edip sabaha kadar ağladı. Cibril, Allah'ın emriyle bu ağlamanın sebebini Allah'a ulaştırınca da Cenâb-ı Hak: "Ümmetin hakkında seni mahzun etmeyeceğim." bişaretiyle O'nun gönlüne su serpip bu feryad u figânı durdurdu. [5]
O hep hüzün ve tefekkürle oturur kalkar ve çok defa düşünür sonra da ağlardı. Yer yer bişaret alıp sevindiği olsa da, her zaman bir bülbül gibi içini döker ve sızlardı. Bülbül güle konduğu zaman bile çığlık çığlık feryat eder. O, âdeta âh u zâr için yaratılmış gibidir. Kargaların öyle bir derdi yoktur; saksağanlarsa sadece yem başında seslerini yükseltirler.
[3] Maide sûresi, 5/118
[4] İbrahim sûresi, 14/36
[5] Müslim, İman 346
- tarihinde hazırlandı.