Ruh ve Gönül İlişkisi
Ruh, bir müşahit, gönül onun özel temaşagâhı; ruh Hakk'a yaklaşma yolunda bir atlet, gönül onun en hayatî dinamosu; ruh bir seyyah, gönül onu hedefe ulaştıran bir rehber; hattâ canın Cânan'la keyfiyetler ve kemmiyetler üstü müşterek bir halvethânesidir. Bu itibarla da, eğer insan sonsuza yönelecekse önce gönül kapısına yönelmeli, oturup-kalkıp sürekli gönül hikâyeleri söylemeli, gönül insanlarıyla içli-dışlı olmalı ve ruhuna gönlünün kanatlarından tüyler takmalıdır ki, fizikî dünyanın çekim ve sürtünme gibi engellerine takılıp yollarda kalmasın. Sonsuzluk yolunda gönül, insanın kolu-kanadı ve enerjisini ötelerden alan bir dinamosudur. Gönlün gücünü yanına alan ve onun rehberliğinde gök yolculuğuna açılan kimseler, katiyen bir başka vasıtaya ihtiyaç hissetmezler; hissetmez ve seyahatlerini hep rûhânîlerle atbaşı götürürler. Yorulmadan arş semtine koşan işte bu ruhlar, büyük ölçüde ten kaygılarından sıyrılmış gönül şehsuvarlarıdırlar. Onların kanat çırptıkları aynı noktalarda, sürekli melek kanatlarının sesleri duyulur.
Üzerinde Yaradan'ın mührü bulunan gönül, rûhânî alemlerle cismânî alemlerin birleşik noktasında yaratılmış, berzahî vücuduyla insanlar arasında âdeta "insan-ı kâmil" konumundadır. Dünyâ-ukbâ, mülk-melekût, fizik-metafizik âlemleri ortasında bir berzah mahiyetindeki kalbin/gönlün, çok geniş bir irtibat alanı vardır. Bu genişliği ile o, mazruf olduğu aynı anda zarf durumunda ve muhatken de (kuşatılmış) muhit (kuşatan) konumundadır. O bedende yaşarken, onun hakîkî hayat kaynağı; cismaniyete tabi görünürken, sonsuzluk yolunda onun imamıdır. Ruhun aydınlıklara açık olması, kalbin ziyasından, suretinin imrendiriciliği de onun ledünnî câzibesindendir.
- tarihinde hazırlandı.