Ülkemizin Huzurlu Günlerine Hasret Kaldık
Yıllar var ki bizler, Atlantis'in yetim çocukları gibi gönüllerimiz hep o yitik ülkenin hasretiyle inim inim ve gözlerimiz üst üste guruplarla kararan o meş'um ufuklarda sabahladık, akşamladık. Bazen sarsıldık, bazen de kaybettiğimiz değerlerin tıpkı askerden dönenler gibi dönüp geleceği ümidiyle canlandık ve coştuk. Şu anda da, bazen tüllenen güzellikler ümitlerimize bir şeyler fısıldıyor; arkadan bir tipi-boran esip geliyor ve berdülacûz gibi her tarafı kasıp kavuruyor. Bazen yapılanlar yıkılıyor; yıkılmayanlar da üst üste sarsıntılar yaşıyor ve hep böyle talihsizce devrilenlerin yerini yiğitçe koşanlar alıyor.
Bizler, olup biten bütün bu şeyleri, Allah'ın ekstra lütuflarına ve özel teveccühlerine bağlayarak yer yer seviniyor, zaman zaman da değişik olumsuzluklar karşısında buruklaşıyor ve inkisarlarla kıvranıyoruz.. inkisarlarla kıvranıyoruz, pişip olgunlaştığını sandığımız çiğleri ve çiğlikleri gördükçe ve inkâra, ilhada kilitlenmiş ruhların kabalık ve bağnazlıklarını, dostların vefasızlığını, yakın durup uzak görünenlerin tuhaf tavırlarını, sürekli yüzüp gezen hercâî gönüllerin kararsızlığını düşündükçe. Nasıl olmuştu da, geçmişi o kadar sağlam, mânâ kökleri o kadar mükemmel bir millet, içlere burkuntu şu eğri büğrü düşünce ve eğri büğrü haliyle böyle bir çelişkiler toplumu haline gelebilmişti! Nasıl olmuştu da anlayamamıştık ruhumuzu Mefisto'ya sattığımızı ve gönlümüzü tenimize kurban ettiğimizi! Hatta ruhumuzun ağzına gem vurup cismâniyetimizi şahlandırdığımızı; Allah'a başkaldırıp alnımıza isyan damgası yediğimizi..!
- tarihinde hazırlandı.