Peygamberler Gelmeseydi

Eğer irâde-i ilâhiyenin peygamber gönderme gibi ihsan buutlu böyle bir tecellisi olmasaydı, en velûd dimağlar dahi asırlar ve asırlar boyu onca gayret ve himmetlerine rağmen katiyen böyle bir sonuç elde edemezlerdi; zaten edemedikleri de meydanda... Önümüzdeki günlerde bilimlerin daha bir inkişâfı ve bir kısım farklı bakış açılarının gelişmesi sayesinde onların şimdiki yorumları değişir mi, değişmez mi onu kestiremeyeceğim ama, hiçbir şeyin bugünkü haliyle sürüp gitmeyeceği açıktır. Keşke, bugüne kadar büyük ölçüde şaşkınlık yaşayan insanoğlu, varlığın hakikati ve ötesi gibi beşerî idraki aşan derin konularda biraz da ilâhî mesajlara ve peygamberlerin yorumlarına yönelerek, şimdiye kadar içinde bocalayıp durduğu yanıltıcı bilgilerin sisli-dumanlı atmosferinden sıyrılıp peygamberâne ilhamların esip durduğu semavîliklere açılabilseydi.! İhtimal, işte o zaman, varlığın hakikatini, kâinat içindeki kendi konum ve sorumluluğunu, eşyâ ve hâdiselerin perde arkasını, eşyânın birbiriyle münasebetini, tekvinî emirler arasındaki umumî tenasüp ve genel ahengi daha net görecek, daha iyi anlayacak; anlayacak ve bir taraftan Yaratıcısıyla münasebete geçme vetiresi yaşarken, diğer yandan da, kâinat çapındaki umumî nizama zıt tavırlar almayacak ve hiçbir zaman varlıkla müsâdeme yaşamayacaktı. Ne var ki insanoğlu, hususiyle de günümüzdeki bir kısım âsî ruhlar bu genel yönelişi gerçekleştiremedi ve çok defa Allah'a başkaldırmanın yanında, eşyâ ve hâdiselere karşı da sürekli çelişki yaşadı; yaşadı ve bir türlü ızdıraptan kurtulamadılar. Kurtulamazlardı da; zira onlara bahşedilen bilgi vasıtaları sınırlı, sahip oldukları imkânlar da, karşılarına çıkacak problemleri çözmeye yeterli değildi. Onlar, ilmin sebepleri de diyebileceğimiz, ellerindeki vasıta ve imkanlarla varlığın çok az bir kısmını -o da sürekli yanılma ve tashih etme çerçevesinde- ancak keşfedebilirlerdi ve öyle de oldu.

Oysaki insan, kendini kuşatan bütün kâinatlara, içinde yaşadığı dünyaya, ekosisteme, umum eşyanın birbiriyle münasebetlerine kendi ufkunun darlığı, bilgisinin sınırlılığı, düşüncelerinin değişkenliği çerçevesinde değil; kâinatın vüs'ati, hâdiselerin iç içeliği; sonra kendi arzu, istek ve emellerinin genişliğine göre bakmalıydı; bakmalıydı ki, yaşadığı hayatta, yürüdüğü yolda ve yolun sonu itibarıyla da tabiatının gereği beklentileriyle alâkalı ümitlerinde herhangi bir inkisara düşmesin. Ama o, yığın yığın inkisar yaşadı, yaşıyor; yürüdüğü yol ve kendi akıbetine karşı lâkayt kaldığı sürece de bu kırılıp dökülmelerden kurtulamayacaktır.

Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2024 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.