Kelâm
Söz, konuşma, dil, Kur'ân-ı Kerim, ilâhî emir ve nehiy mânâlarına gelen kelâm; İslâm inanç sistemini aklî ve naklî delillerle müdafaa etmeyi, mü'minlerin düşünce istikametlerini korumayı, dine karşı zaman zaman ortaya atılan veya atılması muhtemel bulunan şüphe ve tereddütleri bertaraf etmeyi, bir kısım yanlış felsefî cereyanlara karşı eskilerin "akâid-i hakka-i İslâmiye" dedikleri hakikatları "Sünnet-i seniyye" çerçevesinde koruyup kollamayı üstlenen bilgilerin bütünüdür.
Diğer bir yaklaşımla kelâm, dinin asıl kaidelerini (usûlüddin) Kitap, Sünnet ve bu iki ana esas çerçevesinde selef-i sâlihînin mütalâalarına bağlayan bir kısım ilim ve mârifet nazariyeleri (epistemoloji) ihtiva eden düsturların mecmûudur. Bu düsturlar, öteden beri pek çok âlim, mütefekkir ve İslâm filozofu tarafından kitaplaştırılmış ve eskinin mektepleri sayılan medreselerde tahsil edilegelmiştir.
Bazı mütefekkir ve âlimler bu konuda, Kitap ve Sünnet çerçevesinde kalıp, mevzû ile alâkalı herhangi bir fikir yürütmemelerine karşılık, bazıları, beyanı burhanla besleyerek ve irfanla da zenginleştirerek, konuyu hem tasavvufî, hem de felsefî malzemeyle genişletmekte beis görmemişlerdir. Beis görmek bir yana, onunla iştigali bir dînî hizmet saymışlardır. Gerçi bu ölçüdeki bir açılım, İslâmî düşünce sisteminin içine eski miras artıklarından bazı çarpık şeylerin girmesine de sebebiyet vermiştir ama, bunun Müslümanlara daha büyük, daha geniş düşünce ufukları açtığı da bir gerçektir.
Ne var ki biz, şimdilik burada, kelâmın olumlu-olumsuz yanlarını münakaşa etmekten daha ziyade, sadece onun kültür mirasımız adına ne bereketli ve ne engin bir kaynak olduğunu hatırlatmakla yetinerek, yeni münakaşalara kapı aralayacak hususlara girmemeyi düşünüyoruz.
- tarihinde hazırlandı.