Metafizik Düşünce
Metafizik düşünce, aklın topyekün varlığa açılması ve onu perde-önü, perde-arkasıyla kavrama cehdidir. Aklın veya ruhun, varlığı bu şekildeki kucaklaması söz konusu olmasa her şey paramparça olur ve cansız cesetler hâline gelir. Bu itibarladır ki, metafizik düşüncenin yok olması veya yok kabul edilmesi bir bakıma aklın da tükenişi demektir. Bugüne kadar her büyük oluşumun, metafizik düşüncenin kolları arasında geliştiğini söyleyebiliriz. Hind ve diğer doğu ülkelerinde bu böyle olduğu gibi; bizim dünyamızda da, Kur'ân'ın dünya görüşü çerçevesinde bu hep böyle olagelmiş ve bu sayede üst üste değişik medeniyetler gerçekleştirilmiştir. Metafizik düşünce, insan ruhunun varlığa açılması, tabiatı istilâsı ve her şeyi kucaklaması ise; metafiziği ilimlerle çarpıştıranlar galiba kaynakla o kaynaktan fışkıran çağlayanı birbiriyle çarpıştırdıklarının farkında değiller.
Metafiziği, varlık gerçeğinin aşkla sezilip duyulması şeklinde de yorumlayabiliriz ki buna göre aşk, topyekün kâinatı, bütün varlık ve hâdiseleri tam bir bitevîlik içinde görüp duymanın, sezip sevmenin adı olur.. evet gerçek âşıklar ne servet ü sâmân ne de şöhret ü nâm peşindedirler. Onlar, aşkın kendi kendini yakıp kavuran ve kül edip savuran fırtınaları arasında "berd ü selâm" soluklar ve yok oluşların çehresinde sevdiklerinin simasını okuma, varlıklarının savrulan külleri arasında mâşuklarını duyma ve seven-sevilen, arayan-aranan vahdetine ulaşma peşindedirler. Tasavvufî ifadesiyle, onlar hep "fenâ fillah" vadilerinden "bekâ billah" yamaçlarına doğru bir seyahat içinde ve sürekli aktiftirler. Böyle bir ufka kavuşmak ise hiç şüphesiz ciddî bir ruh terbiyesine bağlıdır ve bu terbiyeyi de ancak din verebilir.
Kaynağı ötelere dayanmayan her sistem ve her düşünce tarzı, ne kadar uzun ömürlü olursa olsun zamanla eskir, bayatlar, câzibe ve güzelliğini yitirir ve bıkkınlık hasıl eder; ama müslümanca yaşama ve müslümanca düşünce tarzı öyle değildir. İnsan onda, eğer ruhunu tam hazırlayabilmişse, alışılmış şekil ve formüllerin ötesinde, tıpkı baharlarda, tabiat kitabının çehresinde parıldayan bir güzellik ve câzibe ruhunu, çağlayanlarla fışkıran sonsuzluk düşüncesini, semaların mavi derinliklerinde tütüp duran ebediyet duygusunu bulur ve başı cennetlere ulaşmış gibi olur.
- tarihinde hazırlandı.