Peygamberliğin Geldiği Dönemde Söz ve Beyan Yaygın İdi
Peygamber Efendimiz (sav); peygamberlikle serfirâz kılındığı dönemde, ilk muhâtapların "çarşı-yı ticâretlerinde en ziyâde revaçta olan meta’, fesâhât ve belâğat meta’ıydı." Daha sonraki dönemlerde, zekâ, söz ve beyân üstünlükleriyle dünyaya hükmeden ve cihanı hâkimiyetleri altına alan bu edîb ve zekî millet; İlâhî mesajın o mübarek ve münevver mümessilini, ister "vahy-i metluv-i Kur’ân" olsun, ister onun dışındaki mesaj, irşâd, hutbe, nutuk ve tâlimat gibi şeyler de hep O’na karşı hayranlık duymuş ve O’nu takdîr etmişler; O da her zaman kendini dinletmiş, kabul ettirmiş ve hiçbir zaman onlardan tenkîd almamıştır. Şayet, O’nun söz, beyân ve düşüncelerine karşı en küçük bir tenkit, en önemsiz bir itirâz vuku’ bulmuş olsaydı, bugüne kadar gelen O’nun düşmanları, böyle bir şeyi değerlendirecek, allayıp-pullayacak, köpürtüp-abartacak; herkese ve dünyanın her yanına onu ulaştırarak binbir velvele koparmak isteyeceklerdi. İsteyeceklerdi; zîra böyle bir durum, O’nu sarsmak, yıkmak, nazardan düşürmek ve çürütmek için en utandırıcı iftirâlara kadar, her vesîleyi meşrû sayanların arayıp da bulamadığı bir şeydi. Oysa ki, O’nun ifade, beyân ve kelâm gücü hakkında, Firavunun, seyyidinâ Hz. Musâ için söylediği kadar dahi birşey söylenmemişti, söylenememişti ve söylenemezdi de...
- tarihinde hazırlandı.