Akıl ve İradenin Dindeki Yeri
Evet akıl ve irade, dinin ilk şartı ve İslâm’ın hayata hayat olması mânâsına "diyanet"in de en hayatî rüknüdür. Bu da, akl u iradesi olmayanlara, hayrı, şerri temyiz kabiliyeti isteyen din gibi bir sorumluluğun teklif edilemeyeceği demektir. Evet böyleleri için, ne akl u ihtiyarı ilk şart kabul eden ilâhî kanunlar mecmuası dinden, ne de Allah’ın yaratması ve beşerin kesbiyle meydana gelecek olan diyanetten söz etmek mümkün değildir.
Bu din, Yarattıklarını Bilen’in vaz’ u teklifi olması itibarıyla her zaman hayrı gösterir, hayra sevk eder, hüsn-ü âkıbet vaadiyle gönülleri şahlandırır ve belli ölçüde onlarda sû-i âkıbet endişesi uyarmakla da onları temkinli olmaya çağırır. Onun bu çerçevedeki emir ve tavsiyeleri hep kalıcı, değişmez ve tazedir. Zira bu emir ve tavsiyeler ezel edalı ve ebed endamlıdırlar. Bütün nizamların, sistemlerin eskiyip partallaşmasına karşılık onlar –ön yargılı olmayanlar nazarında– hemen her zaman yeni ve imrendiricidirler.. şöyle ki; insan düşüncesinin ürünü ne kadar hayır, saadet ve mutluluk vesilesi ya da yolu varsa bunların hemen hepsi muvakkat ve eskimeye mahkûmdur. Bu kabil yol ve vesileler, her zaman insandan insana, toplumdan topluma değişip duran; zamanla deformasyona uğrayan; sürekli yanılma ve tashih ameliyeleriyle aşınan, nisbî, izafî, konjonktürel hayırlar vaad eden, hatta vaad ediyor görünen bir kısım sistemciklerdir ve insanoğlunun beklentilerini kat’iyen verememişlerdir ve veremezler de.
- tarihinde hazırlandı.