Sürprizler Şöleni

Günler yağmur öncesi kasvetli havaya eş,
Aniden üst üste geldi sis, duman ve güneş;

İç içe giriyordu ışık ve zulmet birden,
Dehşetle gürledi gökler, gürledi derinden.

Bahçelerde zambaklar, papatyalar, lâleler,
Uyandı bülbüle, uyandığı gibi güller.

Narin yapraklar üstünde kırağı telaşı,
Sanki yeni bir şölen için yeni bir aşı.

Gamlanma, zira mevsim mevsim-i hazan değil;
'Kader' de ve eğilebildiğin kadar eğil!

Gidecektir bu son gaileler de ard arda,
Kim bilir, nasıl bir lütuf var şimdi sırada.!

Bunlar birer bahar çağrısı hazan içinde,
Yankılanıyor o ulu ses Çin’de-Maçin’de...

Duyuluyor rûh ufkunda geçmişin öyküsü,
Duyulsa da ara-sıra bir nefret türküsü.

Göklerde emâre, yerde alâmet iç içe,
Gurûb tulûun çehresinde ince bir peçe.

Fesatçı kendi ağında tutsak, kıvranıyor,
Büyüsü bozulan fitne hep homurdanıyor.

İlimler metafizik diyor, düşünce âzât,
Gün döndü; zamanla savaşsa da birkaç inat.

Âtiye açılan koyda sürprizler şöleni,
Sürprizler arkasında o Bilinmez’in Eli.

Gönüllere ilham iniyor sırlı bir sesle
Diriliyor ölüler bu ilâhi nefesle.

Cemrenin kardelenle buluştuğu çağ geldi;
Karanlık çağlara öteden bir çerağ geldi..

Zekeriya’nın biçildiği yerde lâleler,
Sevr’e giden dikenli yollarda taze güller.

Hira’da bir sessizlik bestesi için için,
Bütün yanıp-yakılmalar gül bitirmek için.

Kilitlendi gönüller sonsuzluğa yeniden,
Gökler bahar muştusuyla gürlüyor derinden.

Bir kez daha semâ-arz buluşma ikliminde,
Son bir 'şeb-i arûs' ki, meleklerin dilinde.

Cihanlar bütünüyle mânâya teslim gibi,
Söz metafizikte, göründü fiziğin dibi.

Ve madde bitevî târumâr, maddeci şaşkın,
Şimdi devran bir mânâda ki, aşkın mı aşkın..!

Her şey Hak’tan, bunu son bir kere daha duyduk,
Son bir kere daha Hak eşiğine baş koyduk.

Hak isterse, kar da dolu da yağmura döner,
Kış gününde dahi her yana rahmetler iner.

Gayri baharı durduramaz kapkara inat,
Hep hezeyan peşindeki o şaşkın irtidat...

Artık kalb ve kafa fikir alış verişinde,
Rûh yitirdiği mâmûr dünyaların peşinde.

Âyin başlamak üzere tam fecir rengiyle,
Muştusu Peygamber’den göklerin âhengiyle.

Şimdi, yalvarıp ağlamak düşer hepimize,
Tıpkı ağladığı gibi göğün üstümüze.

Kazarak hiç durmadan kuyu üstüne kuyu
Ve bulmalıyız o 'âb-ı hayat' denen suyu...

Sızıntı, Ağustos 1999, Cilt 21, Sayı 247

Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2024 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.