Bakara, 2/2
ذٰلِكَ الْكِتَابُ لاَ رَيْبَ ف۪يهِ هُدًى لِلْمُتَّق۪ينَ
"İşte o kitap, onda asla şüphe yoktur. O, muttakiler için ayn-ı hidayet bir yol göstericidir." (Bakara sûresi, 2/2)
Bu âyet-i kerimedeki هُدًى mânâ-yı masdarîdir. Bu ise, "Fert hidayeti bulma adına kendi çabası, gayreti olmaksızın hidayete eremez ve onunla hedeflenen noktaya ulaşamaz." mânâsını taşır. Diğer bir ifadeyle, tenvin de nazara alınarak, içinde şüphenin şemmesi olmayan bu kitapta müttakilere, aşkın bir hidayet-i rabbaniye vardır.. muttakilere vardır, zira onlar reyb ü şüpheden ârî oldukları gibi hem şeriat-ı garranın emirlerini yerine getirme konusunda, hem de şeriat-ı fıtriyenin prensiplerine riayet bakımından hazır ve hakkı kabule teşne, dahası ön yargılı olmadıklarından böyle bir hidayetten istifade de ancak onlara müyesserdir.
Ancak sayfanın sonundaki اُولٰئِكَ عَلٰى هُدًى مِنْ رَبِّهِمْ cümlesindeki هُدًى hâsıl-ı bi'l-masdardır. Yâni Allah'ın, kullarını hidayete mazhar etme adına yarattığı illet-malul münasebeti söz konusu olmaksızın dilediği kullarına bahşettiği ve هُدًى ile ifade edilen vâki bir hidayettir. Buna ulaşabilmenin, bu kapıyı aralayabilmenin yolu ise, لِلْمُتَّق۪ينَ kaydından anladığımız kadarıyla, takva dairesi içinde bulunmaktır. Böyle bir takvanın ilk mertebesi iman ve mârifet, son mertebesi ise Cenâb‑ı Hakk'ın rıdvanına ulaşmaktır. Fezlekedeki tasrihe göre de, takvayı bu seviyede temsil edenler ancak kurtuluşa ereceklerdir.
Ayrıca, siyak-sibak itibarıyla âyetten, her ne kadar hidayetin, Allah'ın yaratmasına bağlı olduğu anlaşılsa da, onun dünyada insanı emn ü eman ve itminana ulaştırması, ahirette de vesile-i felah olması, muhatapların hür iradeleriyle ortaya koyacakları tavır, davranış ve seçeneklere vâbestedir.
Özetle denebilir ki, ilk هُدًى kelimesi bir sebep, ikincisi de lütuf dalga boylu bir netice ve ikisi birden Fatiha'daki اِِِِِِِِهْدِنَا duasına hem bir cevap hem de yoldakilere yol erkânını beyan gibidir.
- tarihinde hazırlandı.