Bakara, 2/78
وَمِنْهُمْ أُمِّيُّونَ لاَ يَعْلَمُونَ الْكِتَابَ إِلاَّ أَمَانِيَّ وَإِنْ هُمْ إِلاَّ يَظُنُّونَ
"İçlerinden birtakım ümmîler vardır ki, Kitab'ı (Tevrat'ı) bilmezler. Bütün bildikleri birtakım kuruntulardır (kulaktan dolma şeyler). Doğrusu onlar sadece bir zan ve tahmin peşindedirler." (Bakara sûresi, 2/78)
Bu, günümüzde olduğu gibi, o dönemde de din hakikati yerine bir kısım ümniyelere, ütopyalara gönül bağlayanları resmetmektedir. Aslında, Marksizmin de, komünizmin de, kapitalizmin de temelinde, esası dinden kaçışa dayanan hep bu kuruntu, ütopya ve kehanetler vardır. Ve acıdır; böyle bir ümniyede tarihî tekerrürler devam edip durmuş; Yahudileri Hıristiyanlar, onları da bir kısım Müslümanlar takip etmekten geri kalmamışlardır. Evet, bugün daha öncekiler gibi Müslümanlar da, Kur'ân'ın أَمَانِيُّ dediği ümniye ve kuruntular içinde bocalayıp durmaktadır. Âlem-i İslâm çapında şu andaki hâlimiz bunun en büyük şahididir. Allah Resûlü (sallallâhu aleyhi ve sellem), Buhârî, Müslim ve Ahmed b. Hanbel'in Müsned'inde geçen bir hadis-i şerifleriyle bize bu gerçeği açıklarken "Siz, sizden öncekilerin yollarına karış karış, adım adım uyacaksınız, hatta onlar kelerin deliğine girseler, siz de onlara tâbi olacaksınız. (Yani kelerin deliğine siz de gireceksiniz.) Sahabe: "Yâ Resûlallah! Onlar Yahudi ve Hıristiyanlar mı?" diye sorunca, Allah Resûlü (sallallâhu aleyhi ve sellem): "Başka kim olacak?" buyurur.[1]
أَمَانِيُّ kelimesi, ümniyenin çoğulu olması ve mânâsının da insanın kendi hayalinde bir kısım düşlere dalması, realize edilmesi imkânsız hülyalar peşinde koşmasıdır ki, bir mânâda idealizmle karşılansa da, temelde tahakkuku imkânsız faraziye ve nazariye demektir. Bunlardan bazılarının tahakkuku mümkün görünse de, umumiyet itibarıyla hemen hepsi havada şeylerdir ve bunları kalıcı kılmak, hedeflenen noktaya ulaştırmak muhaldir.. ve netice itibarıyla, ümniyeci için aldatan bir kehanet, aldanan kitleler için de öldüren bir hasrettir.
Şimdi, eğer bir toplumda, aydın doğru tespitte bulunamıyor, yarı münevver ve gafil kitleler de bu türlü tutarsız kehanetler arkasından koşuyorsa, topyekün bir millet hiç olmazların ağında yok olmaya namzet demektir.
[1] Buhârî, enbiyâ 50; i'tisam 14; Müslim, ilim 6; Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 2/325, 327.
- tarihinde hazırlandı.