İslam'da İdeal Aile Yapısı

İslam'da, anne ve babanın mualla bir yeri vardır. Bir ayet, konuyla alakalı şunları söyler: 'Allah'a ibadet edin ve O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana-babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yakın arkadaşa, yolcuya, ellerinizin altında bulunanlara (hizmetçi ve benzerlerine) ihsanda bulunun; Allah kendini beğenen ve daima böbürlenip duran kimseyi sevmez.' (Nisa, 4/36)

'Allah'a ibadet edin ve O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın.' Yani hem 'tevhîd-i ulûhiyet' hem de 'tevhîd-i rubûbiyet' açısından Allah'ın eş ve ortağının olmadığına sağlam inanın. Sonra 'tevhîd-i ubûdiyet' mülahazasıyla da sadece ve sadece bir olan Allah'a ibadet edin; edin ve ibadette O'na eş ve ortak koşmayın. İşte bu üç tevhid, çok sıkı bir şekilde birbirine bağlıdır. Evvela Allah (cc), ulûhiyet ve icraatında birdir. Öyleyse Allah'ın icraatının neticesi olan iradeli kullar, ubûdiyette Allah'ı tevhid etmeli ve O'nun birliğini içlerine çok iyi sindirmelidirler.

Bunun ardından Kur'an, 'Ana-babaya ihsanda bulunun.' diye ferman ediyor. Bu ifadeleriyle O, anne ve babaya büyük bir hak vererek, evladlara, anne-babalarına tam bir ihsan şuuruyla iyilikte bulunmalarını, onlara daima himaye ve siyanet ellerini uzatmalarını ve onlarla ilgilenmelerini emretmektedir. Kur'an, merkezde, anne ve babayı bu ölçüde nazara verdikten sonra, daireyi biraz daha genişleterek akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yakın arkadaşa, yolcuya, köleye, hizmetçiye ve benzerlerine de iyilikte bulunulması gerektiğini hatırlatmayı ihmal etmiyor.

Kur'an-ı Kerim'de pek çok ayet, anne ve babanın evlatlarına karşı haklarını hatırlatarak, kendisine eş ve ortak koşmamanın hemen akabinde anne-babaya ihsanı bir vazife olarak zikretmektedir. İşte o pırlantalardan biri: 'Lokman, oğluna öğüt vererek: Yavrucuğum! Allah'a ortak koşma! Doğrusu şirk, büyük bir zulümdür, demişti. Biz insana, ana-babasına iyi davranmasını tavsiye etmişizdir. Çünkü anası onu nice sıkıntılara katlanarak taşımıştır. Sütten ayrılması da iki yıl içinde olur. (İşte bunun için) önce bana, sonra da ana-babana şükret diye tavsiyede bulunmuşuzdur. Dönüş ancak Banadır.' (Lokman, 31/13-14)

Bir başka ayet, onlara karşı düşünce ve tavırlarımıza kadar meseleyi detaylandırarak şöyle buyurur: 'Rabbin, sadece kendisine kulluk etmenizi, ana-babanıza da iyi davranmanızı kesin bir şekilde emretti. Onlardan biri veya her ikisi senin yanında yaşlanırsa, kendilerine 'öf!' bile deme; onları azarlama ve onlara güzel söz söyle.' (İsra, 17/23)

Ailenin Çekirdeği

Görüldüğü gibi Kur'an, her zaman aile yapısının temel unsurları sayılan anne ve babayı nazara vermekte ve her şeyi onların üzerine bina etmektedir. Meselenin kabile ve aşiret anlayışından kurtarılıp anne, baba ve evlad unsurlarından teşekkülü şu noktalar itibariyle çok manidardır:

Ailede biri ani'l-merkez diğeri ile'l-merkez olmak üzere iki durum söz konusudur. Bir ailenin çekirdeğini anne ve baba oluşturmaktadır. Binaenaleyh aile fertleri içinde saygı, hürmet ve itaat gösterilmeye en layık olan anne ve babadır. Anne ve babanın değeri o kadar büyüktür ki, Efendimiz (sav), 'Cennet, annelerin ayaklarının altındadır' buyurarak Allah'ın rıza ve rıdvanının tecessüm ettiği cenneti, annenin ayaklarının altına koymaktadır. Diğer bir hadis-i şerifte, Allah'ın rızasını kazanmanın ve cennete girmenin vesilelerinden birisinin de anne ve babaya itaat olduğu bildirilmektedir. Anne ve baba, kendilerine terettüp eden vazifeleri hakkıyla yerine getirerek Allah'ın lütfettiği bu mualla mevkiye layık olduklarını ortaya koydukları takdirde o aile, toplumun sağlam bir cüz-i ferdi durumuna yükselecektir. Anne-baba, evlatlarına telkin ettikleri hürmetin karşılığını bulacak ve o ana kadar ektiklerinin kat katını biçeceklerdir. İşte bu, meselenin ile'l-merkez yönüdür.

Aile Müessesesi

İslam, aile müessesesini ele alarak onu aşiret ve kabilenin yönetiminden kurtarmış ve ona ayrı bir şekil kazandırmıştır. İslamî ruh ve mana etrafında şekillenen bir aile fertleri arasında çok kuvvetli bir irtibat söz konusudur. Bunun tabii neticesi olarak fertleri bu ölçüde birbirine bağlı bulunan aile moleküllerinden de güçlü bir toplum meydana gelecektir. Bir kere daha hatırlatalım ki, böyle bir toplumda ağırlık noktasını teşkil eden anne ve babadır. Peygamber Efendimiz'in (sav), 'Allah, size annelerinizin haklarına riayeti tavsiye etmektedir. -O, bunu üç sefer tekrarladı.- Allah size babalarınızın haklarına riayet etmenizi tavsiye etmektedir. Allah size akrabalarınızın haklarına yakınlık derecesine göre riayet etmenizi tavsiye etmektedir.' fermanlarıyla bu önemli gerçeği vurgular. Bu hadis-i şerifte, merkez ve muhit hattında bulunan herkes nazara verilir ve yakınlık derecesine göre onların haklarına riayet edilmesi gerektiği hatırlatılır ki, bu da meselenin ani'l-merkez cihetidir. Nitekim yukarıda zikredilen 'Ana-babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yakın arkadaşa, yolcuya, ellerinizin altında bulunanlara (hizmetçi ve benzerlerine) ihsanda bulunun' ayet-i kerimesinde önce anne ve babaya ihsanda bulunulması emredildikten sonra, ihsan dairesi yakından uzağa doğru genişletilmektedir. Bu yapılırken kabile ve aşiret anlayışı ile atalarla iftihar düşüncesi silinip atılmakta ve 'Onlar bir ümmetti, gelip geçti. Onların kazandıkları kendilerinin, sizin kazandıklarınız sizindir.' (Bakara, 2/134) buyurularak ailenin bugünkü halinin ne olduğu tespit ve tayin edilir. Nitekim Efendimiz (sav) mevzuyla alakalı bir başka hadis-i şeriflerinde de şöyle buyururlar: 'Şüphesiz Allah, sizden cahiliyye duygu ve düşüncesini ve babalarınızla iftihar etmeyi silip atmıştır.' Elbette burada, babalarla iftihar etmenin silinip atılması, âbâ u ecdâda sövmek manasına değildir; burada üzerinde durulan husus, fertlerin atalarıyla övünmeyi bir tarafa bırakıp kendi duruşları ve konumlarını gözden geçirmeleri gerektiğidir.

Özetlenecek olursa, biz buraya kadar, ailenin sınırlarını tespit etmeye çalıştık. İslam'ın vazettiği ideal aile yapısı, hem kabile ve aşiretle hem de âbâ u ecdadla alakası olmakla beraber, dede-nine, anne-baba, evlat ve torunlardan oluşan çekirdek bir topluluktur. Cenab-ı Hakk'ın da, 'Ey inananlar! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun.' (Tahrim, 66/6) ayetiyle sorumluluk sınırları belirlenen, 've ehlîkum; ailenizi' sözüyle korunması istenen de işte bu çerçevedeki ailedir.

Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2024 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.