Benlik Bir Ölçü Birimidir

Benlik sırlarını kazanma nasıl olur? Tasavvuf erbabı arasında benlik sırlarını kavrama veya kazanma mevzuu meşhurdur.

İnsanın kendi şahsını ve kendi egosunu hissetmesi önemli bir husustur. Önce kendi benliğini duymak, sonra bir vahid-i kıyasi (birim) olarak onunla zâtî şeinleri, sıfât-ı sübhaniyeyi hudutlarıyla duyup hissetmeye çalışmak; belli ölçüde de olsa bu muhatla O muhiti duyduktan sonra O'nu kıymet-i harbiyesine göre bir yere koyup nâmütenâhiye yönelme, mecazdan hakikate ve hakikatü'l-hakaike ulaşmada bir yoldur. Bazı hakikat ehli bu yolda yürümüş, bazıları da bunu biraz daha farklı olarak ele almışlardır. Şah-ı Nakşibendi Hazretleri'nin bu mevzudaki mülahazaları şu çerçevede bir farklılık arz eder, O: 'Der tarik-i Nakşibendi lâzım âmed çâr terk: Terk-i dünya, terk-i ukbâ, terk-i hesti, terk-i terk - Nakşibendi anlayışıyla hakikate ulaşmak için her şeyi terk etmek lazımdır: Dünyayı, ahireti, kendini ve hatta bütün bu terk ettiği şeyleri dahi terk etmek icab eder.' der.

İbrahim Ethem Hazretleri'nden, bütün ağyar mülahazalarından kalbini arındırmış olmasıyla alakalı şöyle bir hadise naklederler: Onun Belh'te hükümdar olduğu söylenir. Hakikat yoluna süluku sırlı; bir üstada hizmeti de sâdıkâne ve vefalıdır. Hizmetleri esnasında bir gün üstadı onu imtihan etmek için birisini gönderir. O da gider sakalık yapan İbrahim Ethem'in ayaklarını mahmuz gibi şeylerle hırpalar. Ayaklarından kanlar akarken bize göre tavrı, sözleri kâmilânedir: 'Dostum, biz onları çoktan Belh'te bıraktık, beyhude uğraşıyorsun.' der. İmtihanı uygulayan zat üstadına gelir ve ne dediğini ifade eder. Cevabı öğrenen Üstad: 'Biz onları çoktan Belh'te bıraktık' diyorsa demek hâlâ Belh'i unutmamış. Belki bunu söylemekle Belh'i de bıraktığını ifade ediyor ama bu, henüz terkin terk edilmediğini gösteriyor. Evet, insan bu seviyeye ulaşmak için sağını solunu ve her şeyini unutacak ve sonuçta da 'Bu cismim cümle can oldu.' diyecektir.

Hakk'a vuslatta dört ana esas

Hazreti Nakşibendi anlayışındaki terk de işte böyle bir şey. Ancak 'Usulü'd-din' ulemasının 'Hakaiku'l-eşyai sâbitetün - Eşyanın varlığı, hakikatleri sâbittir' düsturları ve günümüzde benliğin çok öne çıkması karşısında: 'Der tarik-i aczmendî lâzım âmed çâr çiz: Fakr-ı mutlak, acz-i mutlak, şükr-ü mutlak, şevk-i mutlak ey aziz - Ben bîçarenin yolunda dört şeyi esas tutmak lazımdır: Mutlak acz ve mutlak fakr içinde bulunma felsefesi, mutlak şükür yani Allah'a her hal ü kârda hamd ü sena ve hiçbir an hizmet adına fütura maruz kalmadan daima şevk içinde bulunma.' diyen zatın yeğlediği yöntem daha umumi ve herkesin uygulayacağı bir yöntem gibi görünmektedir. Sofilerin, evvela insana seyr ü süluk veya çilelerle bir benlik kazandırma, sonra da sırasıyla önce şeyhte, sonra Allah Rasulü (salallâhu aleyhi vesellem)'de, en sonunda da Allah'ta fani olma dedikleri fani olma çizgisini takip etme ki, 'fena fişşeyh', 'fena firrasûl', 'fena fillah' ıstılahları buradan gelmektedir. Ayrıca mebdeden müntehaya bu yoldaki yolculuk da 'seyr ilallah', 'seyr fillah', 'seyr minallah' unvanlarıyla yad edilmektedir ki, bu da, Allah'a doğru gitme, sonra tamamen maiyet ufkunda seyrine devam etme ve sonra da halkın içine dönüp halk içinde Hak'la beraber olma gibi vetire takip eder. Bu makam bazılarına göre, 'sâfiye' makamını temsil edenlerin makamıdır. Böyle bir insanda oturma, kalkma, düşünme, konuşma.. yani onun her şeyi tamamen Allah adına olur.

Biz O'nunla güçlüyüz

Günümüzün insanının realite anlayışına daha uygun olan husus, insanın kendini bütün bütün nefy ve inkar etmeyip, onun yerine şu mülahazalar içinde olmasıdır: Benim hiçbir servetim yok, fakirin tekiyim; ama büyük işlere muvaffak oluyorum. Bu benden olmadığına göre Rabbimin servetiyledir. Öyle ise ben bu güçle dünyayı peyleyebilirim. Aynı zamanda ben çok acizim; iktidar dairem elimin ulaştığı yere kadar ya uzanabiliyor ya da uzanamıyor. Bununla beraber yıldızlarla, göklerle uğraşıyorum.. insanlığı içine düştüğü çukurdan çıkarmak istiyorum. Böyle geniş ve çaplı bir gayretim, bir azmim var. Hiç denecek kadar bir kudretle bu işler yapılamaz. Ama ben sonsuz bir kudrete dayanmışım, o öyle sonsuz bir kudret ki, ona dayanan karınca Firavun'un sarayını yerle bir eder; o kudrete dayanan bir sinek Nemrud'u yere seriverir. Nihayet o kudrete dayanarak mikroplar nice cebbarları yerle bir edebilirler...

Binaenaleyh bir insan 'O'nun sonsuz kudretine dayandıktan sonra dağları yerinden sökebilirim.' dese mübalağa yapmış olmaz. Bugün, bütün acziyetimize rağmen Rabbimin bizi muvaffak kıldığı hususlara bakınca bunu çok daha iyi anlıyoruz; hatta her gün kim bilir kaç hadise ile O'nu açık ve net görebiliyoruz; evet, Rabbim bizleri güzel işlerde istihdam ediyor, sevk edip yürütüyor ve geçtiğimiz yerlerde bir kısım filizler beliriyor. Şimdi böyle bir noktada insan yanılıp da bunlar bizim sa'yimize terettüp etti derse bir manada aldanmış olur. İmanda ileriye gidip hakiki tevhide ulaşanlar ise, bizi buraya getirip burada bir şeyler yaptıran, -eğer ediyorsa- sa'yimize terettüp eden bu semereleri de yaratan Allah'tır, der ve tevhid soluklar. Biz bu kadar fakirken çok büyük şeylere sahip gibi görünüyoruz.. öyleyse bütün bunlar O'ndandır. Binaenaleyh, her zaman 'Lehü'l-hamd velehü'l-mülk' demeliyiz ki, bu da bir şükür ifadesidir. 'Bizi böyle kendi iktidar ve kudretiyle coşturup şaha kaldıran Rabbim, bu kadar nimetleri başımızdan yağdırıp bizi şükürlerle kanatlandırdıktan sonra niçin şevk ile hizmet etmeyeceğiz ki!' diye heyecana gelip hizmete koşmak lazımdır. Evet, niçin artık bununla bütün küfür dünyasına meydan okumayalım ki.. çünkü biz bu meydan okumayı kendi kuvvetimizle yapmıyoruz. Bu meydan okuma, kendimiz olma, kendimiz gibi yaşama demektir. Böyle küfre karşı sapasağlam durma Rabbimizin sonsuz gınâsıyladır. Elimizdeki silah ise 'Lâ havle velâ kuvvete illâ billâh'tır. 'Kâinattaki bütün tahavvülâtı yapan, enerjiye muhtaç her şeyi var edip hareket ettiren, evirip çeviren, Allah'ın sonsuz kudret ve kuvvetidir' diyen biri, 'Benim ümitsizliğe düşmeme gerek yok; zira yaptıklarımı kendi iktidarımla yapmıyorum. O'nun kudretiyle yapıyorum.' diye düşünür. Kendi iktidarıyla yaptıklarını zannedenler, her şeyi kendi güçlerine bağlayanlar, kendilerinden güçlü biri karşılarına çıktığında ümitsizliğe düşüp şevkleri sönebilir. Ne var ki, bu yolun âdâb ve erkanını öğrenmişlerin ümitsizliğe düşmesi bahis mevzuu değildir. Buradaki incelik işte budur ve 'acz-i mutlak, fakr-ı mutlak, şükr-ü mutlak, şevk-i mutlak'ı da böyle anlamak icap etmektedir.

Benlik anlayışımız

Evet, bizim benlik sırlarını kazanma anlayışımız, eskilerin anlayışından farklı olduğu gibi, o benlikten vazgeçmenin sırları da daha farklı bir yolla gerçekleşmektedir. Bunu ifade ederken anlayışımız, benim elimin yetiştiği kadar bir iktidar dairem var, şeklindedir. Sonra bunu da nefyediyoruz. Çünkü biliyoruz ki, bize o şuuru, o eli veren ve şu anda da elimizi idare eden yine O'dur. Ama oraya gitmeden diyoruz ki, elimizin yetiştiği daire kadar bir iktidarımız görünüyor. Bu dairenin dışında kalan da belli ki Rabbimizin kudret ve kuvvetiyle oluyor. Rabbimiz vermese hiçbir iş yapamayacağımız gibi, gönülleri temayül ettirmese temayüllerimizden de söz edilemez. Öyle ise bu mevzuda ben küçük bir şey yapıyor, önemsiz bir teşebbüste bulunuyorum. Sonra Rabbim bütün gönüllerde birer meşale yakıyor, tutuşturuyor bizi de coşturuyor, diyoruz. Mebdede kendime bir irade sınırı çiziyorum ki, işte bu, benliğimizi kabulün ifadesidir. Fakat ben bütün bunları kudretim ve irademle yapıyorum ve biliyorum ki, ben bütün bunları ancak Rabbimin sonsuz kudret ve kuvvetiyle yapıyorum. Bunun farkındayım ve benliğimi Cenab-ı Hakk'ın varlığına bir vahid-i kıyasi (ölçü birimi) olarak görüyorum.

Binaenaleyh, evvela kendimize bir daire çiziyoruz ve kendimize ait kabul ettiğimiz şeylerin bile mebde ve menşe olarak O'na bağlı olduğunu görüyoruz. Bizde bize ait hiçbir şey yoktur; şayet var görünüyorsa bunlar da yine O'nun eliyle bize verilen güzelliklerdir, diyoruz. Bunu biliyoruz ve önce muvakkaten bir 'ben'den söz ettikten sonra dönüp onu da hakiki sahibine iade ediyoruz.

Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2024 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.