Büyüklerin Sözleri Büyüklükleri İçinde Değerlendirilmeli

Kur'an, onun hakikatlerine omuz veren ve Nebi'nin (sallallâhu aleyhi ve selem) uğrunda hırz-ı can eden herkesi alkışlamış ve görüp idrak edebilenlere onlardan bahisler açmıştır.

Mesela İmam Gazali gibi bir insan düşünün ki o, kendi devrinde bir taraftan değişik dalalet fırkalarıyla mücadele ederken, diğer taraftan da feylosofların tehafütlerini ortaya koyuyor ve İslam akidesini siyanet etmeye çalışıyordu. İşte bu zat İslam'ın safvetini koruma adına tam bir konsantrasyon içinde aklı-hayali durdurucak bir mücadele ortaya koyuyordu. Şimdi Allah'tan bu kadar korkan bir insan şayet, "Kur'an'da bu mücadelelere işaret eden bir ayet var" demişse, bu mevzuda -haşa- onun yalan söylediğine ihtimal vermek, zannediyorum onu bilmemek demektir. Bu konuda misal olarak İmam-ı Rabbanî'yi de sayabiliriz. Onun yaşadığı dönem ve coğrafyada İslam inançları hurafe ve bâtıl inançlarla karıştırılmak isteniyordu. Hint kıtasında Babürlü Ekber Şah eliyle, bir devlet politikası olarak bütün dinlerin birleştirilmesi gibi bir hareket söz konusuydu. Yani bu dinde bir parça Hıristiyanlık, bir parça Yahudilik, bir parça Mecusilik, bir parça Hinduluk, bir parça Brahmanlık, bir parça da Buda dininden bir şeyler olacaktı. İşte böyle bir devirde ehl-i imanın imanını siyanet adına İmam-ı Rabbanî sahih İslam inancının yerleşmesi için cansiperane mücadele veriyor, akideyi düzeltiyor ve binlerce insana Efendimiz (aleyhissalâtü ve'sselam)'ın cadde-i nuranisini tanıtıyordu. Şimdi bu zat, 'Kur'an, hizmetimizden bahsediyor, Kur'an'da bana ve yapılan hizmetlere bir kısım işaretler var -sarâhat değil, işaret- diyorsa o zaman bu ifadeyi, o sözü söyleyen zatı göz önünde bulundurarak değerlendirmeye tabi tutmak gerekir. Evet, iman ve Kur'an yolunda bu kadar mücadele vermiş bir insan, herhalde bu umumi mücadelesiyle Süheyb-i Rumi'nin mücadelesinden geri kalmayacağı gibi, Süheyb-i Rumi'ye işaret eden Kur'an'ın o ayetleri aynı zamanda İmam-ı Rabbanî'ye de işaret sayılacaktır.

Ve Bediüzzaman

Şimdi bir zat düşünün ki, yaşadığı devirde küfür ve dalalet belli kanunlarla sistemleştirilmekte, bütün fenler Allah'a baktığı, Allah'a delalet ettiği ve bütün ilimler 'Allah birdir' dediği halde, materyalizmden gelen bir bakış açısı, bir anlayış ve sapık felsefeyle bütün bu ilimler Allah'ı inkâr adına bir silah olarak kullanılmakta. Karl Marks ve Engels'den başlayıp daha sonra çeşitli istihaleler sonucu birer ilmî gerçek olarak algılanan materyalizme ait pek çok mesele pozitivizm ve rasyonalizm unvanlarıyla insanımızın akidesini tahrip etmektedir. İşte künde künde üstüne devrildiğimiz böyle bir zaman ve zeminde bütün bu hücumlara karşı, bazı kimseler ortaya koydukları eserlerle sarsılmış, bozulmuş akidemizi ıslah ediyor, binlerce insanın yeniden Efendimiz'in (sallallâhu aleyhi ve sellem) yoluna ulaşmasına, mihrabını bulup camiye teveccüh etmesine vesile oluyor ve yine binlerce insanın -Kur'an'ın inkar ve tezyif edildiği bir dönemde- Kur'an'ın âyât u beyyinâtını gökteki yıldızlar gibi ehl-i insafa gösteriyor, iman hakikatlerini ispat edip çok sayıda insanın bu esaslara iman etmesine vesile oluyorsa, o zaman niçin Kur'an'ın bu zatlar hakkında bir kısım işaretleri bulunmasın ki?!..

Günümüzde de değişik ad ve unvanlarla dine-imana hizmet veren bir hayli cemaat ve grup var ve bunların çoğunun da çizgisi tamdır. Şimdi bunlardan biri kalkıp tahdis-i nimet mülahazasıyla, "Bana öyle geliyor ki, Kur'an'ın şu ayetinde, bugün yapılan şu işlere işaret var" dese, bütün samimiyetimle "Niçin olmasın ki?.." derim. Çünkü bir insanın hidayete ermesi, üzerine güneşin doğup battığı her şeyden daha hayırlıdır. Şimdi eğer yapılan işler bunun binlercesi ise ve insanın insanî kemalâta ulaşmasına vesile olunuyorsa, bu bir yol, bir çığır ise, "Vesile olan bizzat o işi yapan gibidir" sırrınca, o yoldan gelip geçen herkesin defterine kaydedilen hayr u hasenat o inanmış gönüllerin defterine de kaydedilecektir. Bu sebeple bu kişiler hakkında da işârât-ı Kur'aniyeden bir hisse olabileceği ihtimal dâhilindedir. Binaenaleyh bu mesele, garip görülmemeli ve yadırganmamalıdır.

Kur'an'dan kendi dönem ve hizmet cereyanlarına işaret çıkaran o büyük zatların gayet mütevazı oluşu da gözden kaçırılmaması gereken bir husustur. Huccetü'l-İslâm İmam Gazali de, müceddid-i elf-i sânî İmam Rabbanî de, büyük veli Muhyiddin İbn Arabi ve daha başkaları da derler ki; "Allah u a'lem, bu işaretler -beraber bulundukları hizmet arkadaşlarını kastederek- sizin samimi halisane hizmetlerinizedir." Binaenaleyh ganimetler, muvaffakiyetler, zaferler nefere, teb'aya verilmeli, falsolar, fiyaskolar da baştakilerden bilinmelidir.

İşte bir ölçü: Kendi hizmet dönemine dair işaret ve beşaretten bahseden Bediüzzaman Hazretleri, fevkalade bir tevazu içinde çevresinde bulunan talebelerine şöyle hitap eder: "Hem itiraf ediyorum ki, samimî ihlâsınızla, şan ve şeref perdesi altında nefsimi okşayan riyâdan beni bir derece kurtardınız. İnşaallah tam ihlâsa muvaffak olursunuz, beni de tam ihlâsa sokarsınız." Şimdi, ihlasa ermeyi talebelerinin ihlasına bağlayacak ölçüde engin bir tevazu anlayışı içinde bulunan, ruhuna ve kalbine bu anlayışı sindirmiş olan fevkalâde tevazu sahibi böyle bir zat hakkında -Kur'an'dan çıkardığı işaret ve beşaretler dolayısıyla- kibir düşünüp ucup tasavvur etmek -Allah muhafaza buyursun- kibrin ve ucubun ne demek olduğunu bilmemek demektir.

Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2024 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.