Sağlıklı bir yuvanın esasları

Fethullah Gülen: Kürsü: Sağlıklı bir yuvanın esasları

Yuva, insanoğluyla beraber var olmuş, çok eski fakat hiçbir zaman eskimemiş bir müessesedir. Tarih boyunca yer yer sert darbelere ve hatta tasfiyelere maruz kalmasına rağmen, o her defasında kendisini yıkmak isteyen kanlı ellerden kurtulmuş ve maruz kaldığı gailelerden sıyrılarak hep varlığını devam ettirmiştir.

Hikmet elinin fıtratın sinesine yerleştirdiği yuvayı, ne kadim Isparta’nın vahşî ceberutu ne de bu asrın ibtidaî diktatörlükleri yerinden söküp atamamış ve onu beşer hayatından uzaklaştıramamıştır, uzaklaştıramazlardı da.

Yuva kurma, fıtrî bir ihtiyaçtır

Zira kâinatı şiirimsi bir nizam içinde vaz’eden Yüce Yaratıcı, yuvayı da bu umumî nizamın en ehemmiyetli bir parçası olarak takdir etmiştir. Tabiatın bağrına yerleştirilmiş bu ehemmiyetli parça, aynı zamanda da mevcut âlemşümul ahengin itici ve çekici kuvvetleriyle sıkı sıkıya irtibatlıdır.

Meselâ, her canlı varlık kendi fıtrat sınırları içinde başını sokup barınacağı bir yuva ve yavrularını palazlatacağı ana kadar da onları görüp gözeteceği bir mesken tesisine çalışmaktadır. Öyle ki etrafımızdaki canlıların bu mesken kurma gayreti, aynı zamanda insan aklına durgunluk verecek titizlikte gerçekleşmektedir.

Canlı varlıklar arasında belli bir dönem için dahi olsa yuva kurmayan, yavrularının kendi nezaretinde yetişmesi için vasat hazırlamayan bir canlı yok gibidir. Kuşlar bin bir zorlukları göğüsleyerek yuva kurarlar. Karıncalar durup dinlenmeden yerin derinliklerine delikler açar dururlar. Dağlarda gezip dolaşan bütün vahşîler, inleri ve kovukları mesken edinip oralara başlarını sokarlar.

Bütün bunlar bize, kâinatta ilmik ilmik örülen nizam ve ahengin hususiyetlerini göstermekle, her canlının kendine has, mahfuz bir yuvası olduğunu ilham etmektedir. Bu hareketler şuursuzca görünse de, ondaki ahenk, sevk-i ilâhîyi göstermektedir.

Aslında bunların hepsi şuurlu bir varlık olan insana bir şeyler anlatmaktadır. Ama galiba her şeyde olduğu gibi, büyük bir itina ve ilgi isteyen bu müessesede de insan yeterince hassas olamamakta ve ona gerektiği ölçüde kıymet ve ehemmiyet verememektedir.

Sağlam yuva, sağlam toplumdur

Sağlam toplum, sağlam ailelerden, sağlam aileler de sağlam fertlerden meydana gelir. Bu itibarla, içtimaî kemal fertle başlayıp, aile ile zirvelere ulaşır ve gider mükemmel bir toplum ve mükemmel bir milletle noktalanır.

Mükemmel bir cemiyetin yapısında fert kadar, aile ve yuva da çok ciddî önem taşır. Bu itibarla, insanı yuvadan ayırmak insanlıktan uzaklaştırmak kadar çirkin ve tabiattan tecrit etmek kadar da gayr-i mantıkîdir.

İnsanın insanlığı yuva ile tamamlanır, kemale erer ve yine onunla devamlılık kazanır. Bu yüzden yuvanın ciddiyet ve ağırlığı ile oynamak, onu örselemek, insanlık hakikatine dokunmak, onu hafife almak demektir ki, tehlike arz eden böyle bir durum tabiî dengeleri de alt-üst etmeye kâfi bir gayret demektir.

Meşru çizgide kurulan her yuva, maddî-mânevî kemalât ve faziletin vesilesi olmuştur. Onun bozulması veya meşruiyet çizgisinden sapması ise milletlerin yıkılışını hazırlamıştır.

Şunu kesin olarak söyleyebiliriz ki, sıhhatli bir yuva, huzur ve emniyeti temin eden en kudsî bir müessese ve içtimaînin de en mühim bir kaidesidir. Aksine, iyi kurulmayan bir yuva huzur ve emniyet vermediği gibi, yetişen nesiller için de bir han ve otelden öteye geçmeyecektir. Bütün hayatlarını böyle bir otelin soğuk duvarları arasında geçiren çiftler tali’siz, yetişen yavrular da sahipsizdirler.

Günümüzde ehemmiyetini yitirmiş gayri meşru yuvacıkların, millî zemini delik deşik edip millet ağacını içten içe çürüttüğü cemiyetler birer birer yok olup gitmektedir.

Sağlıklı bir yuvanın esasları

Yuvada huzur ve emniyetin birinci şartı, eşler arasındaki uyumdur. Duygu, düşünce, kültür, ideal, ahlâk ve inançta uyum... Buna göre, yuva kurmaya teşebbüs eden her ferdin, evvelâ bu mevzularda mutabakata varabileceği birisini araştırması çok önemlidir.

Aksi hâlde, tasavvurdan düşünceye, düşünceden ahlâka kadar her şeyiyle tezata düştüğü bir arkadaşla hayatını geçirme mecburiyetinde kalacaktır ki, böyle bir durum çiftler için bütün bir hayat boyu sadece ızdırap demektir.

Bu durumda fertler, ya her şeye rağmen bu tezat yüklü düşüncelerin altında ezilerek beraberliklerini devam ettirecekler ya da daima yuvadan uzak kalmayı düşünecek ve derbeder bir hayat yaşayacaklardır.

Şüphesiz, cemiyet açısından ailenin devamı, bazı anlaşmazlıklara rağmen efdal olmakla beraber, böyle bir beraberlik sûrî yan yana olmadan öteye geçmeyecektir. Zira eşler, bedenleriyle hanenin içinde olmalarına rağmen ruhen birbirlerinden uzak ve hanenin dışında yaşayacaklardır.

Hulâsa olarak diyebiliriz ki, iyi nesillere doğru atılan ilk adım yuva ile başlar. Yuva fıtratın, aklın ve iz’anın gerekleri istikametinde kurulur; eşler ruh, düşünce, anlayış ve ahlâkta uyum içinde olurlarsa, hane bir cennet köşesi, içindekiler de ebedî huzur ve saadete namzet tali’liler olurlar.

Aksine yuva, inanç, düşünce ve anlayıştaki imtizaç ve uyum dikkate alınmadan hissîlik üzerine kurulursa, o hane huysuzlukların ve huzursuzlukların kaynaştığı bir han hâline dönüşür ve bir cehennem köşesini hatırlatır.

Sıcak bir yuva, çocuğun hakkıdır

Yuvanın, çocuklar açısından ehemmiyet arz eden yönü vardır ki, anne ve babanın, aynı elektrik yüklü zerreler gibi, birbirini ittiği ve birbirinden uzak durduğu bir yuvada yetişen çocukların durumu doğrusu içler acısı olacaktır.

Şu bir gerçektir ki, çocukların duygulu ve saygılı, aynı zamanda içinde bulundukları cemiyet için iyi birer rükün olabilmeleri, ancak ve ancak her yönüyle imtizaç etmiş, uyumlu bir ailenin yumuşak ve sevgi dolu atmosferinde gerçekleşebilir.

Anne-babanın, aile içinde her gün bir toz-duman gibi gelip duygular üzerine çöken huysuzluğu, anlaşmazlığı, kavga ve gürültülerinin, bu saf dimağları da zamanla huysuz ve saygısız kılacağı açıktır. Bu da, çocukların hayatları boyunca daimî rehber olarak kabullenmeleri gereken anne-babalarına karşı itimatlarının sarsılmasına yol açacaktır ki, böyle bir yuvanın emniyet ve huzur vaad etmesi mümkün değildir.

Şuurları böylesine perişan olmuş fertlerin, cemiyete faydalı birer uzuv olmaları bütün bütün imkânsızdır. Eğer bu insanlar ciddî bir rehabilitasyona tâbi tutulmazlarsa bütün bütün kimliklerini yitirip, cemiyeti kemiren birer parazit hâline dönüşmeleri de ihtimal dâhilindedir.

Resmî istatistikler, cürüm işleyen ve ondan zevk alan çocukların büyük bir kısmının aile huzursuzluğu kurbanları arasından çıktığını göstermektedir. Bunun sebebi, temelde bu çocukların ciddî bir ailenin sıcak atmosferinden nasipsiz bırakılmış olmalarıdır. Bir de buna cemiyet içindeki bir kısım menfî tesirler ilave edilecek olursa, böyle çocukların hâlet-i rûhiyelerini tahmin etmek zor olmasa gerektir.

Hâsılı, eğer cemiyet hayatı iyi bir aile ortamı ile desteklenmez ise, böyle bir cemiyette yetişen çocukların, azgınlık ve taşkınlıklarına değil, istikamet ve dürüstlüklerine şaşılmalıdır.

Haftanın duası

Destekleyenimiz, yardım edenimiz ve koruyup kollayanımız Sen ol! Ne olur, biz âciz ve muhtaç kullarını hüsrana uğramış zavallılar gibi eyleme, onların düştükleri acıklı durumlara maruz bırakma.. kalblerimizin üzerinden is, sis ve pas perdelerini kaldır; kaldır ki hakkı hak olarak görüp bilebilelim.

Sözün özü

Tevazu ise bunlara rağmen insan hayatına hâkim olması gereken bir ahlâk-ı âliyedir. Yani yukarıda saydığımız şeylerle tevazu, birbirine rağmen işleyen, biri diğerine engel olan iki unsurdur. Fakat Müslümanlık açısından önemli olan, insanın iradesi ile bunu aşmasıdır. Tıpkı Nebiler Sultanı Hz. Muhammed Mustafa (sallallahu aleyhi ve sellem) gibi.

Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2024 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.