Dediğinle yaptığın birbirine uysun

Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem)’in, ümmeti hakkında en çok korktuğu şey, âlimin nifakı ve münafığın demagojisidir. Müslüman diyalektik yapmaz; o hareket ve davranışlarıyla bir kitap olmaya çalışır.

Dinî olsun, pozitif olsun her türlü ilim dine, hayata hizmet içindir. Müsteşrikler, İslâm’ı çoğu Müslümandan iyi bilir, fakat hiç de Müslüman olmazlar. Bu, öğrendiklerini hayata tatbik etmeyen Müslüman bir ilim adamının, müsteşriklerden ne farkı olduğunu akla getirir. İlmin kendisi bizzat hedef değildir, yani ilim için ilim yapılmaz. İlim bize Rabbimizi tanıtıyor, bizi O’na yaklaştırıyorsa, o zaman önemli bir matlub ve maksud olabilir.

Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem)’in, ümmeti hakkında en çok korktuğu şey, âlimin nifakı ve münafığın demagojisidir. Müslüman diyalektik yapmaz; o hareket ve davranışlarıyla bir kitap olmaya çalışır. Allah Resûlü (aleyhi’s-salâtü ve’s-elam) ve O’nun raşid halifeleri, hiçbir zaman süslü sözler söyleme yoluna gitmemiş, bilakis davranışlarıyla etraflarına örnek olmaya çalışmışlardır.

İnsanlara dinin güzelliklerini anlatma, öğretme işini üstlenen bir rehberin, kalbini kontrol etmesi çok önemlidir. Dini temsil konumunda olan kişilere insanların teveccühü olması normaldir. Bu teveccühün imtihan olması da bir o kadar normaldir. Dolayısıyla böyle bir teveccühe mahzar olanların bunu istismar etmemeleri gerekir.

Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) başlangıçtaki kudsî ve mütevazî tavrını hayatı boyunca hiç değiştirmemiştir. Efendimiz böyleydi de, ashabı farklı mıydı? Asla! Hazreti Ömer, Sasani İmparatorluğu’nu yerle bir ettiğinde, hâlâ nefsî murakabe ve muhasebe adına mezarlıkta yatıyor, yamalı elbiseler giyiyordu. Ebû Ubeyde, onbinleri aşan dev bir ordunun kumandanıydı ama askerleri ile beraber hep aynı çadırda geceliyordu.

Böyle ulvî ve kudsî bir davaya gönül vermiş olanlar, mazhar oldukları teveccühü istismar etmemeli; davadan istifadeyle bahçelerine bir ağaç dikmeyi bile ihanet saymalıdırlar. Tıpkı Allah Resûlü ve O’nun şanlı ashabı gibi, dünyaya geldikleri gibi gitmelidirler.

Dine hizmeti, insanlara Allah’ı ve Resûlullah’ı tanıtmayı gaye edinen bir hak yolcusu bu düşünce ve amel ufkunu -Allah’ın inayetiyle- yakalayabilirse, Allah (cc) da, onun birini bin eder, gönlünü ilham kaynağı yapar. Bir avuç kor olan mahiyetini, okyanusları söndürecek derecede genişletir. İşte kendinden evvel de yüzlercesi gibi muhteşem bir örnek, Bediüzzaman! Altı aylık tahsil hayatına deryaları sığdıran insan…

Kısaca mürşid, söz-amel bütünlüğüne sahip, halkın teveccühünü istismar etmeyen ve dünya karşısında tavrını değiştirmeyen kâmil bir insandır.

Bu benim son namazım olabilir

Namazda olsun, namaz haricinde olsun, gönlün her teli tıpkı bam teli gibi ses vermeli. Bilhassa da namazda böyle olmalı. Sazların bir tane bam teli var, fakat gönlün her teli bam teli gibi olmalı. Öyle namaz kılmalıyız ki, herkesin namazı bir diğerine misal olsun ve secde, doyulmaz bir neşveye, dualar, insana bıkkınlık vermeyen gıdaya; rükû ayrı bir edaya dönüşsün. Kıraat de, dane dane canlı kelimeler armonisi halini alsın.

Muhbir-i Sadık, “Namazınızı veda namazı olarak kılın” buyuruyor. “Bu benim son namazım olabilir” mülâhazasıyla kılınan namaz veda namazıdır. Zaten de öyledir; o namazdan sonra bir dahaki namaza kadar hayatta kalacağımızın bir garantisi yoktur.

İmam Rabbâni, namazı ibadetlerin esası olarak tarif eder. Bütün ibadetlerin, namaza hizmet ettiğini ve namazın gaye olduğunu söyler. Namaz, imanın ikiz kardeşidir ve mü’minin mü’minliğinin en büyük nişanesidir.

Namaz öyle bir iştir ki, ondaki her inhiraf insanı sîreten hayvanlığa götürür. Meselâ, Efendimiz, “İmamdan önce başını secdeden kaldıran, suratının eşek şekline dönmesinden korkmuyor mu” diyor. Secde için “başınızı (yem gagalayan) tavuklar gibi koyup kaldırmayın” buyuruyor. Otururken “Kendinizi köpekler gibi salmayın” diye ikazda bulunuyor. Demek ki, namaz, insanın insan-ı kâmil olmasını ifade ediyor. Öyleyse, insan kıyamını, kıraatını, rükûsunu, sücûdunu ciddî bir temkin ve teyakkuzla yapmalıdır.

Namaz insanın hayatında yapacağı şeylerin en güzelidir ve en güzeli olmalıdır. Hayatın en tatlı hatıraları namazla ilgili bulunmalıdır. Zira miraca namazla çıkılır.. Allah’a namazla ulaşılır, enbiyânın huzuruna namazla varılır. O halde, en önemli önceliğimiz, en büyük derdimiz ve birinci gündemimiz namaz olmalıdır…

Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2024 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.