Gufranla tüllenen ay: Ramazan

Gufranla tüllenen ay: Ramazan

Müzakere Çizgimizi Hecelerken'de ilahiyatçı Cemal Türk ve Abdullah Şeref, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin perspektifini ve Hizmet'in ilham kaynaklarını yorumluyor. Ufuk açıcı okumaların gerçekleştirileceği programda, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin Ramazan ayının manevî dünyamıza kattığı güzellikleri dile getirdiği metinler müzâkere ediliyor.

شَهْرُ رَمَضَانَ الَّذِي أُنْزِلَ فِيهِ الْقُرْآنُ هُدًى لِلنَّاسِ وَبَيِّنَاتٍ مِنَ الْهُدَى وَالْفُرْقَانِ
O Ramazan ayı ki insanlığa bir rehber olan, onları doğru yola götüren ve hakkı batıldan ayıran en açık ve parlak delilleri ihtiva eden Kur’ân o ayda indirildi. (Bakara sûresi, 2/185)

عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : " مَنْ صَامَ رَمَضَانَ إِيمَانًا وَاحْتِسَابًا غُفِرَ لَهُ مَا تَقَدَّمَ مِنْ ذَنْبِهِ " رواه البخاري، ومسلم
Hazreti Ebu Hureyre (radıyallahü anh), Rasülullah (sallallâhü aleyhi vesellem) Efendimiz’in şöyle buyurduğunu rivayet etmektedir: “Kim, faziletine inanarak ve karşılığını yalnızca Allah’tan bekleyerek Ramazan orucunu tutarsa, geçmiş günahları bağışlanır.” (Buhârî, Îmân, 28, Savm, 6; Müslim, Sıyâm, 203)

عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ كَانَ يَقُولُ الصَّلَوَاتُ الْخَمْسُ وَالْجُمْعَةُ إِلَى الْجُمْعَةِ وَرَمَضَانُ إِلَى رَمَضَانَ مُكَفِّرَاتٌ مَا بَيْنَهُنَّ إِذَا اجْتَنَبَ الْكَبَائِرَ" رواه مسلم
“Büyük günahlardan kaçınıldığı sürece, beş vakit namaz ile iki cuma ve iki ramazan, aralarında geçen günahlara keffaret olur.” (Müslim, Taharet 16)

* * *

Hiç dinmeyen bir neşe, hiç bitmeyen bir zevk, hiç eksilmeyen bir aşkla, tütüp giden bir ay varsa o da Ramazandır. Bir sene içinde geçen bütün nazlı mevsimlerin, ayların özünü, ruhunu, gerçek manasını ve onlardan süzülmüş, toplanmış üsareleri en tatlı bir şive ile sunan Ramazan günleri, Ramazan geceleri; her lahza, gönülleri ayrı bir haz ve ayrı bir tatlılıkla sarar, şefkatle onları kucaklar, muhabbetle okşar ve yaşama zevkiyle coşturur.

Ramazan günleri, dünyanın her yanında, husûsiyle müslüman ülkelerde ve müslümanlar arasında ve hele bizim dünyamızda bütün alâkalara merkez, bütün ruhânî zevklere meydan, bütün heyecanlara sahne, bütün terakkîlere nurdan bir helezon ve bütün insânî hususiyetlerin inkişâfına açık bir fırsat, bir ganimet alanıdır.[1]

* * *

Bir başkadır bizim dünyamızda Ramazan

Bir başkadır bizim dünyamızda Ramazan ve oruç. O, gelirken yolu gözlenen nazlı bir misafir gibi gelir; giderken de –bayramlar muvakkaten sinelerimizi serinletebilir– içimize bir gurub burukluğu salar öyle gider. Ramazan, bizim dünyamızda o kadar sıcak, o kadar candan ve o kadar bizimle uyuşmuştur ki, onu her misafir edişimizde, bin seneden beri gele-gide, millî töre, millî kültür ve millî karakterimizle kaynaşmış, bütünleşmiş, bizimle içli-dışlı olmuş bir kardeşle, bir arkadaşla karşılaşıyor gibi oluruz.

Ramazanda ve hele bizim ülkemizdeki Ramazanlarda, inanmış sinelerden kopup gelen, mâbetlerde yankılanıp sokak, çarşı-pazar her tarafa ulaşan tekbirler, tehliller, temcitler, gönülleri öylesine rikkate getirir, öylesine yumuşatır ve onları öylesine bütünleştirir ki; kaderin bu talihli bendeleri sayesinde herkes, âdeta ülkenin bir baştan bir başa pek çok köşesi, maksûresi, mahfili bulunan büyük bir mâbede dönüştüğünü, genç-ihtiyar, kadın-erkek, köylü-kentli bütün insanımızın da bu geniş caminin cemaati hâline geldiğini sanır.[2]

* * *

Ülkemiz kadar güzel, füsunlu ve biraz da gönüllerimize uhrevî rikkat salacak şekilde hüzünlü bir başka yer görmedim.. ve göreceğime de ihtimal vermiyorum.. bilhassa, göklerin yere tenezzül mevsimlerinde ve mabetlerden ışıkların boşaldığı günlerde o efsanevî güzellik âdeta tasavvurlar üstü bir hâl alır ve bize yerin-göğün füsununu birden yaşatır...[3]

* * *

Geceleri ayrı bir duygu, gündüzleri ayrı bir aydınlıkla tulû eden Ramazan günleri, gönüllere ayrı bir ruh çalar geçer.. ve toplumun birbirinden kopmuş parçalarını biraraya getirir, bütünleştirir, bütün inzivâzedelere cemaat yolunu açar ve onların gurbetlerini izâle eder.. herkese değişik buudda bir his ve fikir ziyafeti verir ve herkesi bir kere daha hayata uyarır.[4]

* * *

Millet olarak hemen her Ramazanda, kendimize ait bir derinliği yeniden keşfediyor olmanın sevinç ve inşirahıyla âdeta bir milât yaşar; hayata baştan başlar ve Ramazanı, özündeki ruh ve mânâ itibarıyla tam kavrayabilmişsek gençleşir, dinçleşir ve Hakk’a kulluğa bir kere daha “vira bismillâh” deriz.[5]

* * *

Ramazan, minarelerin başındaki mahyâlardan camilerin derûnundaki avizelere, mescitlere uzanan yolların sağındaki, solundaki kandillerinden evlerimizin içindeki lambalara, müminlerin yüzlerindeki duruluktan, gönüllerindeki aydınlığa kadar her yerde ışıkla tüllenir. Hele, dinin yeniden gençliğe erdiği günümüzde o, seher yellerine açık sahurları ve gizli lütufların tecellileriyle tüten iftarlarıyla öyle farklı bir hava, farklı bir ziya ve farklı bir şive ile gelip gönülleri okşar ki, olsa olsa ancak, aşkın vuslat ümidiyle kanatlanması bu kadar cezbedici, bu kadar imrendirici olabilir. Sanki Ramazan ayına kadar ruhun sonsuzluk iştiyakı ile insan arasında bir perde varmış da oruçla o perde aralanıyor gibi olur.. ve o âna kadar kalbin bir köşesinde sessiz sessiz uyuyan aşk u şevk birdenbire canlanır, kabarır, köpürür; bütün benliği sarar ve önüne geçilmez bir vuslat arzusuna inkılâb eder.[6]

* * *

Bu mukaddes arzuyu (vuslat arzusu) gerçekleştirme yolunda, üfül üfül bâd-ı tecellilerin estiği seherler kollanır, insanlar için hep ötelere açık birer menfez gibi müşahid bekleyen namaz vakitleri olabildiğince değerlendirilir.. ruhlara revh u reyhân teravihlerle gönüller coşturulur.. ve duygulara kâse kâse İlâhî nefahât içirilir.. derken, herkes derecesine göre adeta uhrevîleşir, ledünnîleşir ve birer melek halini alır.[7]

* * *

Ruhlara revh u reyhan teravihler

M. Fethullah Gülen Hocaefendi’nin Ramazanla alakalı makalelerinden teravihle ilgili birkaç kesit:

  • Herşeyi böyle kendi güzellikleriyle saran ramazan, öyle yumuşak, her zaman bahar gibi tüten teravihler o kadar tesirli bir hal alır ki: (Bir Kere Daha Ramazanlaşırken)
  • Teravihler ümit dünyamıza neler neler vaadederler.. (Kutlu Zaman Dilimi Üç Aylar)
  • Teravihler ruhlarımıza Dostla halvet olmanın toyunu-düğününü duyurur.. (Kaos Ve Ramazanlaşan Ruhlar)
  • Ramazan ve ondaki bütün dakikalar; hususiyle Rabb'e yürüme ve yükselme rıhtımları, rampaları sayılan sahur, iftar ve teravih vakitlerinde her hareket ve davranış öyle büyülü bir hâl alır ki; (Herşeye Rağmen Bizdeki Ramazanlar)
  • Ramazan, gecesiyle-gündüzüyle, orucuyla-teravihiyle o kadar gönüllerimize nüfuz eder ve benliğimize işler ki, (Herşeye Rağmen Bizdeki Ramazanlar)
  • Kalb ve ruh ufkuna açık olan bir mü’min, her sahurda ayrı bir şölen yaşar, her iftarda ayrı bir heyecanla köpürür, her teravihi ayrı bir ruhânî zevkle eda eder ve çok defa görüp duyduklarıyla kendini âdeta bir rüya âleminde sanır. (Kararan Dünyaya Rağmen Apak Bir Ay)
  • Hele, ezan ve temcitlerin o gürül gürül sesi, câmilerin büyüleyen mânevî havası, kadın-erkek, genç-ihtiyar herkesin iştirak ettiği teravihlerin hususi şîvesi Ramazan’ı "sehl-i mümteni" öyle bir nefâsete ulaştırır ki, (Kararan Dünyaya Rağmen Apak Bir Ay)

* * *

Güneş her sabah bizim bu duygularımız üzerine doğar; her öğlen minarelerden yükselen ezanlarıyla bizde bu hisleri çağrıştırır geçer; her gurûb ruhlarımıza hem sevinç hem de hüzün kâselerini birden sunar; her gece, bir halvet büyüsüyle gelir ve bizi bürür; bürür ve dilimizin bağını çözer, bize içimizi dökmemizi fısıldar. Biz de bu sese, seccâdelere koşarak, hasret ve hicranlarımızı söyleyerek, sevinçlerimizi mırıldanarak, bazen inleyerek, bazen de çığlık çığlık seslerimizi yükselterek cevap veririz.[8]

* * *

Geceler, bir sessizlik büyüsüyle ufkumuzu tutar, bize Yâr'la halvet olma duygusunu fısıldar, aşkın yaşama yollarını gösterir ve duyabilenler için Cennet nağmelerinden besteler sunarlar.[9]

* * *

Vuslat Koyu: Geceler / Seherler

Rûh Ufku

Çevre kararınca gönüller uhrevîleşir,
Nazla belirir ufukta halvet geceleri;
Zâid-nâkıs gelir aynı noktada birleşir,
Yağar sessiz sessiz her yana nûr hüzmeleri.

Her yanda görünür vuslat yolları derinden,
Her renk, her ses, her desen bir nağme olur inler;
Bütün koylar halvet rengiyle tüllenir birden,
Kendini Cennet’te sanır bu ufka erenler.

* * *

Gece

Güneş varıp gurûba kapanınca,
Kakmalı bir taç gibi gül kırmızı..
Ve füsunlu mağrib ufku sarınca,
Artar hummâlı gönüllerin hızı.

Gece, sevdalı rûhların otağı,
Gece, âşıkların sırlı durağı..

Salınır reftâre mavi geceler,
Sînelere neler fısıldar neler.!
Coşar duygular, uyanır sevgiler,
Duyulur her yanda gönül âvâzı..

Gönül, gecenin sunduğuyla mahmûr,
Gece, O’nun ıtrıyla buhûr buhûr.

Kurtulanlar uzaklığın ağından,
Mesajlar alırlar yâr otağından,
Ererler sırlara ebet çağından;
Duyuverirler o en duyulmaz hazzı...

Hep amber sürünür gezer meltemler,
Sihirli rüyâ gibidir geceler.

En büyülü tellerle ötelerden,
Nağmeler işitiriz çok derinden;
Şarkılar dinleriz gönlün içinden,
Öteden sözleri, öteden sazı..

Duyulur cennetlerin akisleri,
Gök kapılarının sırlı sesleri...

Gecede yalnız düşünenler kalır,
Maddî âlem daraldıkça daralır;
Rûh mesafe üstü mesafe alır,
Aşılır cismin aşılmaz çıkmazı.

Sessizleşir sevdalılar, sevdalar;
Her sînede âdeta bahar çağlar.

İner gönüllere bir mavi sükun,
Parıldar her yanı insânî ufkun..
Gece bir halvet mevsimidir O’nun,
Çığlık çığlıktır âşıkların nazı...

Duyarak ötelerin lezzetini,
Cenneti ve sonsuz mehâbetini.

* * *

Gurbet Ufukları

İdeal rûhlara gurbet bir balayıdır her gece,
Bin bir temâşâ zevkiyle, heyecanlı ve pürneş’e;
Süzerler her zaman varlığı, gönülden ve derince,
Duyarlar âdeta ötelerin sesini peş peşe...

Her gün yunar-yıkanır bir muhabbet çağlayanında;
Duyar O’nu, meleklerin duyduğu gibi derince,
En yapayalnız olduğu zamanlarda hep yanında;
Bin aşk zevkiyle erer en tatlı halvete kendince...

* * *

Işık Belde

Geceler ne bilinmezlere kapı aralar,
Öteler duygulara açılır perde perde;
Gökler kandillerle köpürür ve pâr pâr parlar,
Duyulmazlar duyulur bu ışıklı şehirde.

Güneş sabaha yürür, doğar sihirli akşam,
Neş’e ve sevinçle tüllenir halvet demleri;
Yükselir ukbâ râyihaları buram buram,
Şimdiye kadar yükseldiğinden de ileri..

* * *

Hülyâlı Mavilikleriyle Geceler

Her zaman ayrı bir ışıkla tüter geceler,
Ruh o sessizlik içinde Sonsuz’u heceler

Aşanlar, kendi serhaddini gecede aşar;
Ve insan bu ufkuyla hep ötelerde yaşar.

Gecede sessizlik huzûru besleyen şarkı,
Budur bence karanlıkların ışıktan farkı.

Her gece kudret gök kapılarını aralar,
Bu büyülü mavilikte tüllenir verâlar

Renk, şekil, koku bütünüyle silinir gider;
Gecede iç içedir havf-recâ, sevinç-keder.

Yer yer her yanda visal esintisi duyulur
Ve yürekler matkap salınmış gibi oyulur..

Anlar anlayan, O her yerde Hâzır ve Nâzır,
Bir araya gelmiş gibidir Musa ve Hızır.

Lâhûtun sînelere çarpan akislerinden,
Duyulur kul olmanın neş’esi tâ derinden.

Leylîler mest ü mahmur, dudaklarında kevser,
Gecede rüzgâr hep vuslat kokusuyla eser.

Sıyrılır gönül varlığın dar hendesesinden,
Ne nefis besteleri sunar kendi sesinden.!

Her yana büyüleyen bir uhrevîlik siner,
Sonra ruhlara dalga dalga vâridât iner...

Denizler gibi coşar ve köpürür duygular,
Ruhlar iç dökecekleri tenha bir koy arar:
Baş-ayak aynı yerde, öper alnı seccade,
İşte, insanı yakınlığa taşıyan cadde..!

* * *

İbrahim Hakkı Hazretleri, sesini yükseltip temcid veriyor gibi: “Dil “beyt-i Hudâ”dır ânı pâk eyle sivâdan / Kasrına nüzûl eyleye Rahman gecelerde...” der ve gönüllere teyakkuz çekerek onları gece koylarında halvete çağırır.[10]

[1] M. Fethullah Gülen, Gufranla Tüllenen Ay, GÜNLER BAHARI SOLUKLARKEN, s. 52-56
[2] M. Fethullah Gülen, Her Şeye Rağmen Bizdeki Ramazanlar, ÖRNEKLERİ KENDİNDEN BİR HAREKET, s. 48
[3] M. Fethullah Gülen, Mabedlerin Sırlı Dünyası, GÜNLER BAHARI SOLUKLARKEN, s. 72
[4] M. Fethullah Gülen, Gufranla Tüllenen Ay, GÜNLERLE BAHARI SOLUKLARKEN, s. 52-56
[5] M. Fethullah Gülen, Her Şeye Rağmen Bizdeki Ramazanlar, ÖRNEKLERİ KENDİNDEN BİR HAREKET, s. 48
[6] M. Fethullah Gülen, Gufranla Tüllenen Ay, GÜNLERLE BAHARI SOLUKLARKEN, s. 52-56
[7] M. Fethullah Gülen, Gufranla Tüllenen Ay, GÜNLER BAHARI SOLUKLARKEN, s. 52-56
[8] M. Fethullah Gülen, Işığın Göründüğü Ufuk, IŞIĞIN GÖRÜNDÜĞÜ UFUK, s. 123
[8] M. Fethullah Gülen, Işığın Göründüğü Ufuk, IŞIĞIN GÖRÜNDÜĞÜ UFUK, s. 123
[9] M. Fethullah Gülen, Her Şeye Rağmen Bizdeki Ramazanlar, ÖRNEKLERİ KENDİNDEN BİR HAREKET, s. 56
[10] M. Fethullah Gülen, Vicdan, KALBİN ZÜMRÜT TEPELERİ, 3/201

Not: Bu dosya, 26 Haziran 2014 tarihinde Mehtap TV’de “Çizgimizi Hecelerken” programında müzakere edildi.

Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2024 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.