İlimden Beklenen Gaye

İnsanoğlu için gerçek hayat, ilim ve irfanla kâbil olacağından, öğrenip öğretmeyi ihmal edenler, hayatta olsalar dahi ölü sayılırlar. Zira, insanın yaratılışının en önemli gâyesi, görüp bilmek ve öğrendiklerini başkalarına bildirmekten ibarettir.

Bir ferdin tedbir ve isabetli kararları, o tedbir ve kararların akıl ve mantıkla münasebeti nispetindedir. Akıl ve mantık ise, ilim ve mârifetle doğru orantılı olarak gelişir. Onun içindir ki, ilim ve mârifetin olmadığı bir yerde, akıl âtıl, mantık aldatıcı, kararlar da isabetsizdir.

Bir insanın insanlığı, öğrenip öğretmek ve başkalarını aydınlatmakla belli olur ve ortaya çıkar. Bilmediği halde öğrenmeyi düşünmeyen; öğrendikleriyle kendini yenileyip başkalarına da örnek olmayan, sûretâ insan görünse de, sîreti açısından düşündürücüdür!

Öğrenip öğretilecek şeyler, insanın mâhiyetini ve kâinatın sırlarını keşfe yönelik olmalıdır. Benlik sırlarına ışık tutmayan, varlığın karanlık noktalarını ve tıkanıklıklarını açıp aydınlatmayan ilim, ilim değildir.

İlim ve mârifetle elde edilen mansıp ve pâye, başka yollarla elde edilen makamlardan daha yüksek ve daha uzun ömürlüdür. Zira ilim, sahibini, dünyada fenalıklardan uzak ve faziletli; öbür âlemde de, onun iman ve irfanıyla gönlünde kurduğu tasavvurları aşkın makamlarla mutlu kılar.

Her anne ve baba, çocuklarının kafaları gereksiz şeylerle doldurulmadan önce, onları mutlaka ilim ve irfanla doyurmalıdırlar. Çünkü, hakikat adına boş gönüller ve mârifetten mahrum ruhlar, her türlü fena düşüncenin serpilip gelişmesine müsait birer tarla mesâbesindedirler. Önceden onlara ne tür tohum saçılırsa, daha sonra hasat edilen de o olur.

İlim öğrenmekten maksat, bilginin insanoğluna mürşit ve rehber olması ve öğrenilen şeylerle, insanî kemâlâta giden yolların aydınlığa kavuşturulmasıdır. Binaenaleyh, ruha mâl edilmemiş ilimler, sahibinin sırtında bir yük; insanı ulvî hedeflere yöneltmeyen mârifet de, bir kalb ve düşünce hamallığıdır.

"İlim, ilim bilmektir,
İlim kendin bilmektir;
Sen kendini bilmezsen,
Ya nice okumaktır." (Yunus)

Hedef ve maksadı belirlenmiş bir ilim, sahibi için, "ilelebet" devam edecek bir bereket vesilesi ve tükenmez bir hazinedir. Bu hazineye mâlik olanlar, yaşadıkları sürece, hatta daha sonra, bir tatlı su kaynağı gibi daima ziyaret edilir ve hayra vesile olurlar. Gönüllere şüphe ve tereddüt atan ve ruhları karartan hedefi belirlenmemiş boş faraziyeler ise, ümitsiz ve bulanık ruhların, etrafında uçuşup durduğu bir çöplük yığını veya ruh kapanıdırlar.

İlim ve fen, çeşit çeşit dalları ve her dalın ihtiva ettiği faydalarıyla, hemen herkes için yararlı ise de; insanın ömrü mahdut, imkânları da sınırlı olduğundan, bunların hepsini belleyip istifade etmesi mümkün değildir. Bu itibarla, her fert kendisi ve milleti için gerekli olan şeyleri öğrenip değerlendirmeli, gereksiz şeylerle ömrünü beyhûde zâyi etmemelidir.

Gerçek ilim adamı, çalışma ve araştırmalarını en doğru haberlerin, en aldatmaz beyanların ışığı altında ve ilmî tecrübelere göre düzenleyip sürdüreceğinden, her zaman gönlü rahat, işleri de kolay olacaktır. Bilginin gerçek kaynağından mahrum bir kısım zavallı ruhlar ise, durmadan yol ve yön değiştirip duracak ve bir türlü ham hayallerden kurtulamayacakları için, hep "âh u vah" edip inkisar içinde inleyeceklerdir.

Her şahsın kadir ve kıymeti, tahsil ettiği ilmin muhteva ve zenginliğine göredir. İlmi, sırf bir "dedikodu" unsuru olarak kullananın kıymet ve değeri o kadar; onu, eşya ve hâdiseleri tanımada bir "prizma" olarak kullanıp, mekânın en karanlık köşelerine kadar ulaşan ve irfanıyla kanatlanıp, "tabiat" ötesi hakikatlerle kucaklaşanınki de o kadar...

Sızıntı, Nisan 1983, Cilt 5, Sayı 51

Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2024 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.