Hizmette Üslup
Rıza ufkunun yakalanabilmesi için inayet-i ilâhiyenin vesileleri nelerdir?
1. Allah'a Teveccüh
Allah rızasını kazanmaya doğru yol alan aşk-şevk kahramanlarının Cenâb-ı Hakk'a teveccühleri çok önemlidir. Zira, fertlerin şahsî hayatları adına inkişafları, Allah'a teveccühle gerçekleştiği gibi, hizmetleri adına inkişaf ve inbisatları da tıpkı güne bakan çiçekler gibi, ancak yüzlerinin O'na teveccüh etmesiyle mümkün olacaktır. Şayet insanlar, Cenâb-ı Hakk'a olan teveccühlerini kesecek olurlarsa, kendi düşünce dünyalarında gurûba kapandıklarından, batmaktan münezzeh olan ve bütün mevcudâtın kendisine teveccüh ettiği o Zât hakkında düşünce kaymalarına gireceklerdir. Onun için inâyet-i İlâhî adına tevhid, rıza, ihlâs ve araştırma buudlu Allah'a teveccüh çok önemlidir ve canlı kalabilmemizin de vazgeçilmez yollarından biridir. Yüce bir gâyeye gönül vermiş kutlular, bu önemli prensibe riayet ettikleri takdirde, yapmış oldukları herhangi bir hizmette, maddî açıdan başarılı olamasalar bile şahsî hayatlarında kazançlı çıkacakları muhakkaktır.
2. Sebeplere Riayet
Allah'ın (cc) inâyeti için gerekli olan bir diğer husus da sebeplere riayettir. Cenâb-ı Hak, bizi sebepler dairesi içinde yaratmıştır. Kudret dairesinin tam inkişafı ise ahirettedir; öyle ki orada her şey, hârikulâde nev'inden cereyan etmekte ve sürekli fevkalâdelikler yaşanmaktadır. Bu dünya, bir hikmet âlemi olduğu için, burada her şey esbap paketlidir. Sebepler dairesinde bulunulduğu halde onları görmezlikten gelmek ise cebrîliktir.
Öyle ise, bu dünyada sebeplere riayette o kadar hassas davranılmalı ve kusursuz hareket edilmelidir ki, dışarıdan bakanlar, Bunların hepsi birer sebepperest.' demeli; Müsebbibü'l-Esbâb olan Allah'a, sebepleri hiçe sayarcasına öylesine bir teveccüh ve tevekkülde bulunulmalıdır ki, bu defa da 'Bunların hepsi cebrî gibi hiçbir sebebi kabul etmiyor ve her şeyi Allah'a veriyorlar.' demelidirler. Böyle bir tavır, Müsebbibu'l-Esbâb'la, O'nun vaz'ettiği sebepler arasındaki muvazeneyi kavrama açısından çok mühimdir. Nitekim bu tavrı, Allah Resûlü'nün (sav) hayatında da müşahede ederiz. Meselâ, Nebiler Serveri (sav), bir taraftan, bütün savaşlarında birbirinden farklı fevkalâde tabyalar kurması ve üst üste iki zırh giymesi.. vb. misallerde görüldüğü üzere sebeplere âzamî derecede riayet göstermiş; diğer taraftan da sanki hiçbir şey yapmamış gibi ellerini açmış ve 'Bu orduyu bozguna uğratma!' diyerek Rabb'ine dua dua yalvarmıştır. Böylece Müsebbibu'l-Esbâbla sebepler, esbâba riayet inceliğiyle Müsebbibü'l-Esbâb'a itikadın iltisak noktası haline gelmiştir; gelmiş ve gerçek bir Tevhid anlayışının ifadesi olarak denge tam korunabilmiştir.
3. Devam ve Temâdî
Cenâb-ı Hakk'ın inayeti için riayet edilmesi gereken önemli dinamiklerden biri de, ulaşılmak istenen hedef (Allah rızası) istikametinde sarf edilen ceht ve gayretlerin devam ve temâdîsidir. Zira çok çalımlı başladığı halde temsilcilerinin üç adım sonra ya yorulmalarından, ya bıkmalarından veya ülfete takılıp çalışmayı bırakmalarından dolayı tam semere hasıl olacakken son bulan nice dâvâ ve hizmetler vardır ki, sahiplerinin başına yıkılarak birer tarihî malzeme olmuşlardır.
4. Vifâk ve İttifak
Zikredilen bu hususlar yanında inâyet-i İlâhînin çok önemli bir vesilesi de vifâk ve ittifaktır. Çünkü teker teker her ferdin gücü veya beş-on insanın bir araya gelmesiyle meydana gelen topluluğun iktidarı müsellem olsa da Allah'ın (cc) bir cemaate, teker teker her ferde düşen hisselerin toplamından çok daha fazlasını lütfettiği de bir gerçektir. Eğer Cenâb-ı Hak, cihanın fethini ve rûh-ı revân-ı Muhammedî'nin dünyanın dört bir yanında şehbâl açmasını, mü'minlerin vifâk ve ittifak halinde mücadele etmesine bağlamışsa, bu husus ihmal edildiğinde, her bir fert tek başına Hasan Şâzelî, Ahmet Bedevî, Şâh-ı Geylânî gibi dev bir şahsiyet bile olsa, yine de başarılı olamayacaktır. Çünkü Allah (cc) böyle bir başarıyı Müslümanların birlik ve beraberliğine bağlamıştır. Evet, Allah'ın cemaate olan engin lütfu, ferdî kutbiyeti de, gavsiyeti de aşacak bir keyfiyettedir. Nitekimيَدُ اللهِ فَوْقَ أَيْدِيهِمْ'Allah'ın eli onların ellerinin üzerindedir.' (Fetih, 48/10) âyet-i kerimesi ve 'Allah'ın inâyet ve kudreti cemaatle beraberdir.' hadis-i şerifi de bu hakikate parmak basmaktadır. O açıdan yukarıda da zikredildiği gibi, Cenâb-ı Hakk'ın inâyetine sunulan en güçlü dilekçelerden biri de vifâk ve ittifaktır.
Hâsılı, Allah'ın inâyetine mazhar olmak isteyenler, zikredilen bu hususlara riayet etmeli ve yapacakları hizmetleri bu doğrultuda yürütmelidirler.
- tarihinde hazırlandı.