Muhtemel ABD-Japon Savaşı

Günümüzde bazı sosyologlar Amerika-Japonya savaşının kaçınılmaz olduğundan bahsediyorlar. Aralarındaki ekonomik yarışı da buna gerekçe gösteriyorlar. Bu husustaki düşünceleriniz nelerdir?

Böyle bir savaş bana, çok uzak görünüyor. Buna bütün bütün imkânsız diyemiyorum, zira meşîet-i ilâhiyenin tecellîsinin nasıl olacağını bilmemiz mümkün değildir. O açıdan, bilhassa istikbale ait mevzularda konuşurken, dengeli konuşmak icap eder. Hatta yüzde yüz emin olduğunuz bir meselede dahi, mülâhaza dairesini açık tutmakta fayda vardır.

Gelelim, Amerika-Japonya savaşı meselesine... Bir kere böyle bir savaş, ne Amerika ne de Japonya açısından makuldür. Yine de yukarıda söylediğim gibi mülâhaza dairesini açık bırakıyor ve böyle bir şeyin şimdilik söz konusu olmadığını, olmayacağını aşağıdaki hususlara dayanarak arz edip geçmek istiyorum. Şöyle ki:

1. Japonlar, 1941 yılında ilk defa Pearl Harbour deniz üssüne saldırdıklarında Amerikan donanmasına büyük zayiat verdirdiler. Esasen Japonları, böyle bir saldırıya cesaretlendiren, daha önceki savaşlarda elde ettikleri başarılarıydı. Evet, Japonlar, Birinci Dünya Savaşı'nda İngiltere'nin yanında yer almış ve bu politika da onlara bazı yerler kazandırmıştır. Şöyle ki, Ruslarla yapılan deniz savaşını Japonlar kazanmıştı. Üst üste gelen bu başarılar, Japonlar'ın kendilerine olan güvenlerini –olması gerekenden– çok fazla artırmıştı. Böyle bir güven ise, onları henüz o günlerde ciddî bir varlık göstermeyen Amerika'ya diş göstermeye sevk etmişti.

Gerçi zaman ayarlaması bakımından Japonlar'ın bu çıkışları gayet yerinde ve akıllıcaydı. Zira belli bir noktaya sıçramak isteyen devletler için, o anda ortam gayet müsaitti. Dünya 1939'da patlak veren İkinci Dünya Harbi'yle kaynıyordu. Güçlü devletlerin, hemen hepsinin başı dertteydi. Almanya, Fransa, İngiltere, İtalya kendi başlarındaki gaileden başkasını görecek durumda değillerdi. Dünya kana bulanmış ve her devlet bu dertten en az zararla çıkmanın çaresini arıyordu. Japonya ise, kısmen güçlüydü.. ve ortamı da müsait bulunca böyle bir tarihî hâdiseye girmiştir.

Bu nokta, olup olmama çizgisidir. Japonlar başarılı olsalardı, bugünkü konumları da bütünüyle değişik olacaktı. Ama 1945'de Amerikan uçakları, Hiroşima ve Nagazaki'ye atom bombası atınca Japonlar kayıtsız şartsız teslim oldular. Zaten üç dört senelik kavga, onları belli bir güç kaybına uğratmıştı. Son darbe ile iki şehrin birden yerle bir olması ve yüz bine yakın insanın bir anda ölmesi bu teslimiyeti çabuklaştırmıştı. Japonlar, galibiyet düşüncesi üzerinde oturttukları plan adına zamanlama açısından isabetli vakit seçmişlerdi ama, evdeki pazarlık çarşıya uymamıştı. Galibiyet beklenilen yerden kayıtsız şartsız teslim olmak gibi ağır bir mağlubiyet gelmişti.

Japonya'nın, o güne kadar Amerika ile böyle sıcak teması olmadığı için, o günlerde henüz bugünkü şekliyle güçlü olmayan Amerika'yı mağlup edeceğini düşünmüştü. Tabiî maksadının aksi zuhur etti. Şimdi asrın yarısındaki böyle bir tecrübe, elbette bundan sonraki dönemde Japonlar'ı daha dikkatli ve tedbirli davranmaya sevk edecektir.

Bu itibarla, Japonlar'ın taarruza geçmeleri, askerce düşünülecek olursa hatalıdır. Zira taarruz eden taraf, her yönüyle taarruz edeceği taraftan en az beş, altı (hatta on) kat üstün olmalıdır. Hâlbuki Japonlar için, o gün olmadığı gibi bugün de böyle bir üstünlük söz konusu değildir. Nitekim o gün Japon Genelkurmayı, böyle bir taarruzun hata olacağını söylüyor ve savaşa istekli görünmüyordu. Hatta Japon Genelkurmayı, Amerika'yı inindeki aslana benzetmiş ve "Uyuyan aslanı uyandırdınız ve üzerinize saldırttınız!" demişti. Bir asker gözüyle hâdiselerin değerlendirilip söylenmesi elbette mühimdi. Ama o günün Japon devlet adamları, bunu ancak belli bir tecrübeden sonra anlayabilmişlerdi.

2. Amerika ile Japonya, şu anda müşterek bazı çalışmalar içindeler. Feza çalışmalarında Japonya, Amerika'nın yanında yer almakta ve Amerika, Japonlar'ın imkânlarından, teknik elemanlarından ve teknolojiye değişik buudlar kazandırma becerilerinden âzamî ölçüde istifade etme peşinde. Bu tür müşterek çalışmaların sürdüğü müddetçe, çok ciddî bir sebep olmazsa, Amerika-Japonya lüzumsuz bir gerginliğe girmek istemez. Evet, menfaat beraberliği, devletlerarası platformda çok önemli bir sulh faktörüdür. Bu itibarla da, ne Amerika ne de Japonya bunu göz ardı etmeyecektir.

3. Japonlar, bazı sahalarda teknik bakımdan çok ilerlemiş olsalar da, harp sanayiinde Amerika'dan geridirler. Ayrıca, Amerikan askerlerinin deneyimi de Japon askerlerinde yoktur. Hâlbuki harp, bizzat harp yaparak öğrenilir. Tatbikatla harp öğrenilmez. Osmanlı, harp yapmayı bizzat harp yapa yapa öğrenmişti. Önce mini mini tekfurlarla yaka paça olmuş, sonra da yavaş yavaş işi büyüterek Bizans'ın karşısına dikilmişti; daha sonra da Avrupa içlerine kadar yürüyüp gitmişti. Evet, Osmanlı'nın bu başarısında askerliği bizzat cephede öğrenmenin büyük tesiri vardı.

Amerikan askeri de böyledir. Onlar da askerliği bizzat savaşa savaşa öğrenmektedirler. Elbette ki bu, yapılanları tasvip mânâsına gelmez. Ama bir vak'anın raporu olarak söylemek gerekirse, Amerika şu anda dünyanın en tecrübeli ordusuna sahiptir. Zira nice zamandan beri bu ordu hep savaş içindedir. Vietnam, Kore, Küba, Güney Amerika, Irak derken şimdi de Somali... Evet, bütün bunlar Amerika için birer tatbik sahası olmuştur. Amerikan Genelkurmayı durmadan harp stratejisi üretiyor. Bu da sıcak savaşta olmanın zorunlu bir neticesi.

Elbette bu kadar yoğun çalışma, Amerika lehine bir avantajdır ve hiç kimse –Japonlar da dahil– onun bu avantajını göz ardı etmemelidir. Bu bakımdan Japonlar, bazı sahalarda ne kadar ileri olurlarsa olsunlar, hem teçhizat olarak hem de insan unsuru olarak Amerika ile boy ölçüşecek durumda olmadıkları açıktır. Harbi göze alan, şayet Japonlar olacaksa –ki ben buna ihtimal vermiyorum– umumî durumunu mutlaka değerlendirmeleri gerekecektir. Zaten Japon askerî uzmanlarının Amerika'yla savaşmak gibi bir maceraya izin vereceklerini de zannetmiyorum.

4. Amerika, çıkarları açısından Japonları karşısına almak­tan­sa, yanına çekip kendisine ait bir karakol gibi kullanmak ister. Hem Çin'e karşı hem de Pasifik ülkelerinin kendisine olan antipatilerine karşı bunda zaruret vardır. Gerçi şu anda Amerika Çin'e girmiştir. Gidip gelen arkadaşların beyanına dayanarak söylüyorum, şu anda Pekin'de yüzlerce, binlerce Amerikalı sanayici ve işadamı harıl harıl çalışmakta. Zaten yakın bir gelecekte Çin de komünizm gömleğini tamamen çıkarıp atacak ve orada da çok büyük bir değişim yaşanacaktır. Bu değişiklikle komplikasyonlar, terslikler olabilir. Amerika böyle durumlarda alternatifli çalışmayı yeğler. Çin'e bütünüyle güvenemez ve Japonya'yı el altında bulundurur. Zamanı geldiğinde de onu belli yerlerde kullanır. Bu durum, Amerika'ya karakolluk yapan İsrail, Küba, Mısır, Suriye hatta Türkiye gibi ülkeler için de aynıdır. Dolayısıyla Amerika'nın, Pasifik'te kendine karakol olmaya namzet gördüğü Japonya'yı karşısına alması düşünülemez.

5. Son bir değerlendirme olarak şu hususu arz etmekte de yarar var:

Eğer Japonya, Çin veya başka bir Pasifik ülkesiyle anlaşarak, harp sanayii bakımından güçlenir ve borsalarda Amerikan ekonomisini darbelerse, ihtimal, Amerika da bir bahane bulup Japonya'nın tepesine binmek isteyebilir. Ama böyle bir teşebbüsün gerekçeleri çok kuvvetli ve inandırıcı olmalıdır. Aksi hâlde zaten durmadan itibar kaybeden Amerika için, inandırıcı gerekçeye dayanmayan herhangi bir saldırı onun bütün itibarının tükenmesine sebep olur ki kanaatimce Amerika, kat'iyen bütün dünya ülkelerini karşısına almak istemez. Zira bu, onun sonu olur.

Netice olarak şöyle bağlayabiliriz: Çok ciddî ve hayatî bir sebep olmadan, hem Amerika hem de Japonya için böyle bir harp sadece macera olur. Ne getireceği meçhul böyle bir maceraya da, aklı başında hiçbir devlet atılmak istemez. Onun için ben şahsen, Amerika ile Japonya'nın sıcak savaşa girmelerine, imkânsıza yakın uzak bir ihtimal nazarıyla bakıyorum. Yine de her şeyin doğrusunu Allah bilir. O neyin olmasını dilerse o olur, neyin de olmamasını dilerse o da olmaz.

1993 yılı Ekim ayında yapılan bir sohbetten derlenmiştir.

Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2024 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.