Zâtu'r-Rikâ’ ve Müreysî
Hicretin 4. senesinde de bu tür manevralar devam etti. Bu arada, Enmâr ve Sa'lebe kabileleri Medine'ye taarruza karar vermişlerdi ki, hâdiseden haberdar olan Allah Resûlü, yanına aldığı 400 kişiyle Zâtü'r-Rikâ' denilen yere geldi. Ancak Enmâr ve Sa'lebe kabileleri, Müslümanların geldiğini duyunca kaçıp inlerine sığınmışlardı.. dolayısıyla da harp olmamıştı.[1] Ancak bu da Müslümanlar adına zafer hanesine işlenen gazalardan biriydi.
Hemen bu hâdiseden sonra Müreysî veya Mustalikoğulları Gazası vukû buldu. Müreysî, Medine'ye 9 konak mesafede bir yerin adıdır. Burada oturan müşrikler, Mekke müşriklerinin iğfaline kapılarak, Medine'ye hücum etmeye karar vermişlerdi. Allah Resûlü, Büreyde b. Husayb ile haberin doğruluk derecesini tetkik etti. Gelen haber, Büreyde tarafından da tasdik edildi.
Bunun üzerine Efendimiz, bunların üzerine bir sefer düzenledi. Müşrikler, Müslümanların gelişinden haberdar olunca kaçtılar. Sadece bir kısmı toparlanarak Allah Resûlü'nün karşısına çıktı ve yapılan savaşta Müslümanlar tarafından mağlup edildiler. Bu karşılaşmada, bir kişi dışında Müslümanlardan kimseye bir şey olmamış, karşı taraftan ise 10 kişi ölmüştü. Medine'ye dönülürken de 600 esir, 2000 deve ve 5000 küçükbaş hayvanla dönülüyordu. Böylece Allah Resûlü, zaferler zincirine birini daha eklemişti.[2]
Bu gazadan dönüşte, bazı münafıklar, hem ganimetten istifade etmek, hem de Müslümanların arasına nifak sokmak için Müslümanların içine sızdılar. Hatta bir kuyudan devesini önce sulamak hakkı kendisine ait olduğunu iddia eden, ensar ve muhacirînden iki kişi arasında çıkan küçük bir kavgadan istifade etme yolunu bile denemek istediler. Ve yine bu münafıklar, iffeti âyet ile sabit ve huriler kadar afîfe Âişe Anamız'a (radıyallâhu anhâ) malum iftirayı, bu gazadan dönerken attılar.[3] Ve yine bu gazadan dönerken Abdullah b. Übey b. Selûl -ki münafıkların reisidir- "Medine'ye döndüğümüzde azîzler zelîlleri oradan çıkaracak!" demiş, kendisini azîz, Efendimiz'i ve Müslümanları ise -hâşâ- zelîl olarak vasıflandırmıştı.[4] Ancak bu münafığın oğlu büyük sahabi Abdullah (radıyallâhu anh), tam Medine'ye girileceği zaman, "Muhammed (sallallâhu aleyhi ve sellem) azîz ben ise zelîlim, demedikçe seni Medine'ye sokmam!" demiş, babasına, Efendimiz'in, izzetini ikrar ettireceği âna kadar onu Medine'ye sokmamıştı.[5]
[1] İbn Sa'd, et-Tabakâtü'l-kübrâ, 2/61.
[2] el-Vâkidî, Megâzî, 1/404-410; İbn Sa'd, et-Tabakâtü'l-kübrâ, 2/63-64.
[3] İbn Hişâm, es-Sîratü'n-nebeviyye, 4/260-274; İbn Kesîr, el-Bidâye ve'n-nihâye, 4/160-164.
[4] Buhârî, menâkıb 8; Müslim, birr 63.
[5] Humeydî, Müsned, 2/520; Kurtubî, el-Câmiu li ahkâmi'l-Kur'ân, 18/129; Heysemî, Mecmeu'z-zevâid, 9/317-318.
- tarihinde hazırlandı.