Hamele-i Arş

Cibril'e muhatap olduğu bildirilen melekler 'Hamele-i Arş'tır. Zira mukarreb dört melekten sonra Allah'a en çok yakın olan onlardır.

Arşın taşıyıcıları manasına gelen 'Hamele-i Arş'ın sayıları hakkında Kur'an'da şu bilgi vardır.

'Melekler de onun kenarındadır. O gün Rabbinin tahtını üstlerinde sekiz melek taşır.' (Hâkka, 69/17)

Belki bu sekiz melek sekiz sınıfı temsil etmektedir. Ancak hem temsil keyfiyeti hem de meleklerin bizzat kendi şekilleri bizce meçhuldür. Efendimiz de bu mevzuda bize fazla malumat vermez. Ebu Davud'un rivayet ettiği bir hadiste şöyle denilir:

'Size Hamele-i Arş'tan bir meleği anlatmam üzere bana izin verildi. Onun kulak memesiyle boynu arasında yediyüz senelik mesafe vardır.' (1)

Bu hadisten şu hususları öğreniyoruz:

1) Efendimiz her bildiğini ve her müşahede ettiğini bizlere aktarmış değildir. Zira, öyle meseleler vardır ki, bizim dinî veya içtimaî hayatımızla hiçbir alaka ve irtibatı yoktur. Böyle meseleleri Efendimiz bizlere aktarmamış olabilir.

2) Efendimizin her söylediği ve anlattığı, Cenab-ı Hakk'ın izin ve müsaadesine bağlıdır. Yani anlatılanlar vahiy bağlantılıdır. Müsaade edilmeyen hususlarda O'nun bize birşeyler söylemiş olması sözkonusu değildir.

3) O'nun kendi şahsına bakan bir irfanı vardır ki, O bu yönüyle Makam-ı Mahmud'a yükselmiştir. Bilinebilecek herşey, müşahade edilebilecek her manzara O'nun irfanında erimiş ve O, bu irfan peykiyle semalara yürümüş ve marifet gemisiyle, makamların en ulvisi olan Makam-ı Mahmud sahiline demir atmıştır. Yani bir çok malumat ve müşahede -ki miraçta bunun sayısız örnekleri vardır- O'nunla beraber erimiş ve onunla bütünleşerek ahirete intikal etmiştir. Allah Rasulü bu sırlarını başka hiç kimseye faşetmemiştir. Zira bir başka idrâkin onları hazmetmesi imkan haricidir.

4) Madem ki bu melekler, bu şuurlu İlâhî kanunlar, bütün kâinatı kuşatmıştır, öyle ise bizim kalp ve gönül hayatımız da aynı kuşatma altındadır. Durum böyle olunca, bizim kalp itminanımız onlarla münasebet kurmaya, onların meydana getirdiği manevi atmosferlerle rezonans olmaya bağlıdır. Bu münasebet ve rezonans te'min ve te'sis edildiği nispette de, Allah'tan bize nurlu ve bereketli haberler gelecektir. Bizim onlardan kopukluğumuz ise, aksi neticeleri doğuracak, kalp ve gönlümüz zulmanî haberlerin işgaline uğrayacaktır. Onun içindir ki, meleklerle bütünleşmek çok mühimdir. Onlarla bütünleşmek için de onları sevmek, sevmek için de onları bilmek şarttır.

O melekler ki -tabir caizse- bir elleri arşta diğer elleri ise bizim kalp ve latifelerimize kadar uzanmış durumdadır. Zaman ve mekan kaydından münezzeh ve melekût âleminin bu sâfî varlıkları, durmadan bizim his dünyamızı hallaç edip yoğurmaktadır. Onlar her an, her yerde Cenab-ı Hakk'ın izin ve emriyle bulunabilirler. İşte bu vasıflara sahip meleklerle münasebet kurma, insanı ulvi alemlere uçuyor gibi bir mazhariyete erdirir. Bast hali dediğimiz hal, bunun bir tezahürüdür. Yani insanın ruh dünyasındaki inkişafı, meleklere ait âlemden gelen meltemlerin tesiriyledir. Bütün karamsarlık ve kötümserlikler ise, kabz halinin bir tezahürüdür ki, Cenab-ı Hakk'ın 'Kâbız' isminin tecellisiyle meydana gelmektedir. Yani karanlık alemlerle münasebet kurma oranında bu isim, bu tür tezahüre sebebiyet verecek şekilde tecelli etmektedir.

Arş hakkındaki malumatımız ayet ve hadislerde anlatılanlarla sınırlı olduğu gibi, Hamele-i Arş hakkındaki malumatımız da yine ayet ve hadislerde anlatılanlarla sınırlıdır.

Refik-i âla, Nediyy-i âla ve Mele-i âla ile ilgili malumatımız da yine bu çerçeve içindedir. 


[1] Ebu Davud, Süne, 18
Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2024 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.