Meleklerin Misyonları

Eşyayı ve hâdiseleri bizzat kendi kanunları içinde izah imkansızdır. Kanunlar, Cenab-ı Hak ile irtibatlandırıldıkları zaman izaha kavuşmuş olacaklardır. Eşyada, Cenâb-ı Hakk'ın yardımcısız, ortaksız, tam tasarrufa sahip rububiyeti sözkonusudur. Allah'ın (cc) hiç kimseye ve hiçbir yardıma ihtiyacı yoktur. Zira O, her türlü noksandan münezzeh ve mukaddestir. O'nun bir adı da Samed'dir. Herşey O'na muhtaç, fakat O hiçbir şeye muhtaç değildir. Evet mutlak istiğnanın yegâne sahibi O'dur. Meleklere gelince onlar sadece Cenâb-ı Hakk'ın tasarrufuna nezâretçilik yapar ve tekvîni kanunlar da, Cenab-ı Hakk'ın emirlerini temsil, tebcil ve takdir ederler.

Cenâb-ı Vâcib'ül-Vücud, bir iş murâd buyurduğu zaman, o işi onlara ferman eder, onlar da bu işin başında kayyimlik yaparlar. İşte bu mânâda, bir çekirdeğin etrafındaki elektronların hareketinde, gökten yağmur damlalarının inişine, ondan meteorların düşüşüne, ondan da büyük sistemlerin, büyük nebulozların hareketlerine kadar, hâdiselerin çapına göre, bir müekkel (vazifeli) melek vardır. Ve her melek müekkel olduğu İlâhî icraatı alkışlamaktadır. Onlar bu alkışlamayı tesbih, tahmid ve tekbirlerle yerine getirirler. Melekler için bu bir vazife, bir mükellefiyettir. Zaten Cenâb-ı Hakk onları bu hikmete uygun olarak yaratmıştır. Yani onlar, Cenab-ı Hakk'ın kurbiyetini, mahlukatın da ondan bu'diyetini idrak eder ve 'Sübhânallah' derler. Efendimizin, Ebu Zerr'e söylediği bir sözden meleklerin tesbih, tahmid ve tekbirlerini Cenab-ı Hakk'a şu ifadelerle takdim ettiklerini istinbat ediyoruz:

'Sübhane Rabbi ve bihamdihi, Sübhane Rabbi ve bihamdihi.' (1)

Bunlar öyle faziletli tesbihlerdir ki, mü'minin ağzından çıktığı zaman bu işle alakalı bütün melâike-i kiram bundan hasıl olan sevabı yazabilmek için adeta birbirleriyle yarışırlar.

Bir keresinde Rasulü Ekrem (sav) namaz kıldırıyordu. Rükudan kalkarken her zaman olduğu gibi 'Semiallahü limen hamideh' dedi. Arka safta bulunan bir sahabi (nereden öğrendiğini bilmiyoruz) 'Rabbenâ ve leke'l-hamd. Hamden kesiran tayyiben mübâreken fîh' diyerek mukabelede bulundu. Allah Rasulü, yüzünü cemaata çevirdiğinde 'Bu sözü söyleyen kimdi?' diye sordu. Sahabi 'Bendim' cevabını verdi. Ve Allah Rasulü sözlerine şöyle devam etti: 'Gördüm ki melekler bu sözün sevabını yazmak için birbiriyle yarışıyordu.' (2) Yani hepsi kendi seviyesine göre bu duadaki sevabı tesbit için koşuşuyorlardı. Çünkü bu onlara has, onlara ait bir dua şekliydi.

Cenâb-ı Hakk'ın azameti karşısında, bu azameti sezişin, duyuşun sarhoşu ve sermesti bir kısım melekler, başlarını yere koyar, ara sıra kaldırır, Rabbin uluhiyet saltanatına bakar ve bu büyük saltanata karşı kulluklarını ifa edememenin aczi içinde 'Seni tesbih ederiz Ey Ma'bud-u Mutlak! Sana hakkıyla ibadet edemedik' (Kulluğumuzu Sana, Senin azametine uygun şekilde yapamadık. Sen öyle bir yüce ve yücelerden yücesin ki bizim yaptığımız kulluk o ululuğa karşı hiçbir şey ifade etmez) der ve tekrar secdeye kapanırlar. Meleklerin bir kısmı, sadece bunu yaparlar. Melekiyet tarafı galebe çalan, melekiyet âlemini kendinde inkişaf ettiren insan da, tesbihat, takdisat ve tahmidatıyla, cismen olmasa bile ruhen, fikren, kalben, sırren ve latifelerle melâike-i kirama yapılan teveccühden hissedar olur. Hz. Mevlana'nın ifade ettiği gibi, insanın bir hayvanî bir de melekî yönü vardır. O bir taraftan behîmî hisler, garîzeler, şehvetler, gazablar, kinler, nefretlerden ibaret hayvânî bir varlık, diğer taraftan da iz'anlar, irfanlar, Allah'ı bilmeler, ubûdiyetler, aczi idrakler ve yüzü yerde olmalar gibi meleklere ait vasıflarla mücehhez bir nadide hilkattir. İnsan bu dünyada, hayvanî yönünü öldürüp melekî yanını inkişaf ettirmek için bulunmaktadır. Melekiyet tarafını inkişaf ettirenlerin ruhlarıdır ki, öbür âlemde, melâike-i kiram gibi, Cenâb-ı Hakk'ın arşının etrafında pervaz edip duracaktır. Hayvanî tarafı inkişaf eden kimseler ise, (iradeleriyle veya iradesiz) ihmallerinin neticesi veya şehevânî duygularına esir olmanın encamı olarak baş aşağı gayyaya gidecek ve esfel-i sâfiline müstahak mahluklar haline geleceklerdir. Onlar dünyada meleklerden ve meleklere ait hayat tarzından uzak yaşadıkları gibi, ahirette de onlardan uzakta kalacak ve onlardan müjde adına hiçbir şey duyamayacaklardır. 


[1] Tirmizi, Daavat, 129
[2] Buhari, Ezan 126; Ebu Davud, Salat 119; Etime, 52; Tirmizi, Salat 179; Daavat 55; Nesei, İftitah 19, 36; Tatbik 22; Darimi, Etime 3
Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2024 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.