Bütün Problemlerin Temeli ve Çözüm Noktası

Alvarlı Efe hazretleri, (İnsan için) belâ-yı ekber oldur ki, özünü gaflete salmış" derdi. Günümüzde Müslüman olanlar veya Müslümanlıklarını yeni keşfedenler, ne hikmetse, hemen radikalizme kayıyor; siyasî ve içtimaî sahaya yöneliyor. Halbuki, bütün meseleler "ben"de başlar ve "ben"de biter. Allah, "Ben" dediği zaman, ilk taayyün meydana gelmiş ve yaratılışın kapısı açılmıştır. İnsan, kendinde bütün İlâhî İsimler'in tecelli ettiği ve dolayısıyla Allah'a en câmî (kapsamlı) bir ayna olarak, O'nun "Ben" demesinden de nasibini almış ve bu, onun "ego"su olarak tecelli etmiştir. Fakat, insanın "ben"i bağımsız, insana ait, bizzat insan tarafından yaratılmış bir "ben" değildir. O, çok ince bir çizgi, görünür-görünmez bir nokta, tabir-i diğerle, bir sıfırdır. Ne var ki, bu 'sıfır'da, Sonsuz'un bütün isimleri, tecellileri akseder durur. Eğer insan, kendisinde vehmettiği her şeyi; güç, hayat, irade, bilgi, güzellik, kısaca, hayır ve kabiliyet adına neye sahipse, Allah'a verir de kendini Yaratan'nın şeffaf bir aynası ve bir sıfır olarak görürse, o zaman, yaratılmış varlıklar hiyerarşisinde en üst mertebeye (âlâ-yı ılliyyîne) çıkar. Allah'ın kudretiyle kadîr, servetiyle ğanî (zengin), iradesiyle mürîd (dileyen), ilmiyle âlim olur. Sıfır iken âdeta sonsuzlaşır. Tekrar etmek gerekirse, bütün bunlar, onun kendi benliğinin, egosunun, hiçbir şeye mâlik olmayan şeffaf bir sıfırdan, bir aynadan ibaret bulunduğunu görmesine bağlıdır.

Buna karşılık, insan, özünü gaflete salar ve egosunu Allah'ı tanımada, arz edildiği şekilde bir vâhid-i kıyasî (mukayese birimi, ölçüsü) olarak kullanmak yerine, Allah'ın kendisine vedia olarak yerleştirdiği her şeyi; hayatını, gücünü, servetini, kabiliyetlerini, güzelliğini ve muvaffakiyetlerini, onların asıl sahibinden gaspla kendine mal eder; Allah karşısında "Sen Sen'sin, ben benim" rekabetine girişirse, bu defa ego kalınlaşır; bir cemaat veya kavme, bir mesleğe, bir gruba mensubiyet (aidiyet) hisleriyle şişer ve sahibini yutacak hâle gelir. Sonra, Allah'ın mülkünde, O'nun tasarrufunu başka gerçek veya hayâlî varlıklara da taksime girişir; kendince bir takım ilâh veya ilâheler üretir. Tarihteki pek çok firavunlar, nemrutlar, Ebû Cehiller böylesine şişip, sahibini yutmuş birer ego oldukları gibi; tapınılmış putlar da, bu egonun birer sembolü olarak ortaya çıkmıştır. Günümüzde, kendisine âdeta yaratıcılık verilen tabiat ve tabiat kuvvetleri gibi vehmî varlıklar; hattâ bu tavrı, bu yönelişi besleyen bilim de, yine egonun, Allah'ın mülkünü ve mülkündeki tasarrufunu paylaşma adına ürettiği birer tağuttan ibarettir. Netice olarak, hayatın içtimaî, iktisadî, siyasî bütün sahalarında ortaya çıkan problemlerin hem kaynağında, hem de çözümünde, egonun kendi mâhiyet ve hüviyetini, sonra da, bu mâhiyet ve hüviyet adesesinden Rabbini ve yaratılışı tanıyıp tanıyamaması yatmaktadır."

Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2024 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.