Hizmet Modellerindeki Farklılıklar
Hz. Musa (as), sarayda büyümüşse de, gençliğinde orayı terk etmek zorunda kalmış, 10 yıl sonra risalet vazifesiyle geri dönmüştür. İsrail Oğulları'na gönderilmiş bir peygamber olması hasebiyle, misyonu Hz. Yusuf'ukinden farklı bir keyfiyet arz etmektedir. İsrail Oğulları'na, unuttukları Hak Din'i hatırlatacak, onları Mısır'dan alıp, Firavun'un zulmünden kurtaracak ve bir başka diyara götürecektir. Hz. Yusuf (as) ise, bilindiği gibi, Mısır'da saraya bir köle olarak girmiştir. Sarayda önemli bir kadın kendisine tutulunca, bu musibetten korunmaya çalışmış; o kadar ki, "belki onların ısrarlı davetleri ve tahrikleri karşısında bir kapılma emaresi gösterebilirim" korkusuyla zindanı tercih etmiştir. Diğer tarafın onu baştan zindana atma niyeti yoktur; ancak iş ortaya çıkınca, eğer Hz. Yusuf zindana atılmazsa, Hz. Yusuf'un masumiyeti bütün bütün tebarüz eder ve töhmet tamamen üzerlerinde kalır endişesiyle, onu zindana atmaya karar verirler, Hz. Yusuf da, günahtan korunma adına zindanı tercih eder. Tebliğine de burada başlar. İlmi, irfanı, basiret ve firaseti ve değeri burada, zindan arkadaşları arasında anlaşılır ve Allah, daha sonra bütün kapıları ona ardına kadar açar.
Ashab-ı Kehf, sarayda doğup büyümüş gençlerdi. Ülkede putlara tapılmasının karşısında gürül gürül bir sesle ortaya çıktılar, kıyam ettiler; Nureddin Topçu'nun egzistansiyalistlerden alarak çok işlediği 'isyan ahlâkı' diyebileceğimiz bir tavırla baş kaldırırlar: "Rabbimiz, göklerin ve yerin Rabbidir. Biz O'ndan başkasına asla ilâh demeyiz; aksi halde, gerçek dışı, pek saçma bir şey söylemiş oluruz." İdarenin üzerlerine gelmesiyle de, saraydan uzaklaşıp, bir mağaraya sığınırlar. Onların, böyle yapması gerekiyordu. Sarayda büyümüş gençler; suçları sadece "Rabbimiz Allah" demek; bu suçla sarayı terk etmek zorunda bırakılınca, sarayda ve aileleri arasında, mazlumiyetlerinden gelen bir duygu hareketlenmesi, kalb hareketlenmesi ortaya çıkar. Onların, esasen sarayda duramamalarına sebep olacak hiçbir kötü davranışları, suçları olmamıştı. Tamamen inançlarından dolayı bir sürgüne maruz bırakılıyorlardı. Bir süre sonra o sarayın da, onun bulunduğu memleketin de Hak Din'e teslim olması, onların mebde'deki bu hareketlerinin, başkaldırmalarının ardından gelen mazlumiyetlerinin neticesidir."
- tarihinde hazırlandı.