Kur'an-ı Kerim'i Anlama ve O'na Manâ Verme
Kelimelerin, hattâ bazen harflerin, kelimelerin sıralanışının âyete kattığı çok fazla anlam katmanları ve nükteler oluyor. Bu durumda, onları nasıl ifade edeceğiz? Kur'an-ı Kerim'i anlamada ve ona manâ vermede, meal yazmada, lâfzın önemi inkâr edilemez. Ancak ondan daha önemli olan bir şey varsa o da, meal ve izahları, Kur'an-ı Kerim'in tamamını bilmeye bağlamaktır. Bir âyeti anlamaya ve ona manâ vermeye çalışırken, icabında Kur'an'ın tamamını göz önünde bulundurmak gerekir. Yoksa, her zaman için yanlışlık yapmak mümkündür. İkinci olarak, her âyeti, hem siyak ve sibakıyla, hem de kendi bütünlüğü içinde kavrayabilmek de çok önemlidir. Bunlardan daha önemlisi ise, vicdanın o âyeti, onun manâsını duyması ve onunla bütünleşmesidir. İşte tefsir ve meallerde eksik, fakat başarılması da zor olan budur. Bu da, rûhen, vicdanen, kalben Kur'an'la bütünleşme ve onu kendi derinlikleriyle duymakla aşılabilir. Buna muvaffak olunabildiği takdirde, lâfza motamot bağlı kalmak gerekmez. Âyetin bütünündeki manâyı, muhtevayı vermek daha güzel olur. Bu manâ ve muhteva kavrandığı zaman, onu, kendi dilimizde en güzel şekilde nasıl ve hangi kelimelerle ifade etmek mümkünse, o kelimeler, o ifadeler kullanılmalıdır.
Kelimelerin, hattâ bazen harflerin, kelimelerin sıralanışının âyete kattığı çok fazla anlam katmanları ve nükteler oluyor. Bu durumda, onları nasıl ifade edeceğiz?
Tefsir olmadıktan sonra, zaten bir mealde bu manâ katmanlarının ve nüktelerin hepsini vermek mümkün değildir. Âyetin bütün ruhunu, manâ ve muhtevasını, siyak ve sibakına, içinde bulunduğu metne ve Kur'an'ın bütünlüğüne uygunluk içinde verdiğimizde, en azından, bu tabakalardan ve nüktelerden birisini vermiş oluruz; verdiğimiz bu şey, hem herkesin istifade edebileceği, hem de herkes için gerekli olan manâ tabakası olur. Diğer nükteler, belki herkesi aynı derecede ilgilendirmediği için, mealden ziyade tefsire havale edilir.
- tarihinde hazırlandı.