Atatürk ve Cumhuriyet

Sekülerizm ve Cumhuriyet [1]

Cumhuriyet için öteden beri hiç itiraz eden olmadı Ta ilk dönemler itibariyle çağın mütefekkiri "Ben hepinizden evvel Cumhuriyetçiyim" der. "Zira şarkta kaldığım sırada yemek yiyip çorbanın tanelerini karıncalara veriyordum. Bana bu işin hikmetini sordular. Dedim ki bu arı ve karınca milleti cumhuriyetçidir. O bakımdan benim Cumhuriyete karşı bir sevgim var, alakam var. Ben bu sevgimin ve alakamın gereğini yerine getiriyorum. Ama şekli ve sun'i Cumhuriyet değil. Doğrudan doğruya hakkaniyet ve adalet üzere büyük çoğunluğun katkısına dayanan bir yönüyle bir Cumhuriyet." Hatta Raşid Halifeler dönemini misal verir. Bu ölçüde bir Cumhuriyet ki kanaat-ı acizanemce buna, dine karşı en katı bir düşüncenin bile karşı çıkacağına kani değilim. Şimdi bazılarına göre laiklik de sekülerizm de çok farklı şekilde yorumlanabiliyor.

Atatürk'e Laf Söyletmem [2]

İkinci cumhuriyetçilere kendinizi yakın hissediyor musunuz?

-Ben hep kendimi Allah'a yakın hissetmekle sürur (sevinç) duyacağım. Ama insanlara yakın olmayı da ihmal etmemeye çalıştım. Çok insan var eskiden ''Allah yok'' diyenler, böyle aheste aheste, eski durumlarını da koruyarak bir yere doğru gidiyorlar.

Yurt dışında bazı okullarda Atatürk büstünün ve resimlerinin bulundurulması konusunda sıkıntınız vardı?

-Bazı yerlerde çözümlendi. Bunlar bizim devletimize ait işler. Bizim okulumuzda bir köşenin olması, orada Atatürk büstünün veya portresinin olması, İstiklal Marşımızın, bayrağımızın olması bazı ırkçı, fazla milliyetçi ülkelerde yadırgandı.

Sohbetlerinizde sık sık kullandığınız bir hatıranız var. Siz Trakya'da askerliğinizi yaparken Gümülcine'de bir Yunan köpeğine ''Atatürk'' ismi koyuyor. Bu size dokunuyor. ''Şöyle yada böyle bu devletin başına gelen insandır. Memleketi idare etmiş. Ah o Yunan'ı elime geçirsem de gırtlağını sıksam. Ben bu konuda müdafi olurum. O'na hakaret benim milletime hakarettir'' diyorsunuz. Bu işi acaba bir Yunan'lı değil de bir Türk yapsa tepkiniz ne olur du?''

-Belirttiğiniz bu sözlerimi aynen kabulleniyorum. Yani devletin başına gelmiş bir insana hakaret ettirmem. Bunu kim yaparsa yapsın. Türk'te yapsa Müslümanda yapsa yakışıksız şeyler bunlar. Dinde her hangi bir insanı yerin dibine batırma gibi vazife ve sorumluluk yoktur. Sövmenin sevap olduğuna dair hiçbir kitapta bir şey yoktur. Utbe ve Şeybe'ye (Peygamberimize kötülük adına yapmadıklarını bırakmayan iki Mekkeli müşrik) dair efendimiz şöyle buyurur, ''Ölmüş gitmiş insanlara sövmeyi, ayakta kalanları rencide eder.'' Bu benim için çok önemli bir prensiptir. Bir diğer Kur'anî disiplin de şudur ki, geçmişte olan bu insanlar kendi kazançlarıyla Allah'ın huzuruna gittiler. Onlar ne kesb etmişlerse (kazanmışlarsa) ne iktisapta bulunmuşlarsa (edinmişlerse) onlara aittir. Siz kendi kazandığınız şeylerle Allah'a gideceksiniz. Bu disiplinler açısından geçmişi o ölçüde eleştirmek yakışıksız şeyler. Müslümanca bir üslup değil.

Peki, Atatürk'le ilgili içinizde hiç mi hesaplaşmanız yok?

-O dönemde yapılan bir kısım yanlışlıkları şimdi söylemekle düzeltme imkanı yok. Eğer o dönemde olsaydım, cesaretim olsaydı, 'şu şöyle olsa' diyebilirdim. O günün şartlarını çok iyi bilmiyoruz. Bazı dönemlerde bazı şeyler cereyan etmiş. Yani bazı şeylerin kabulü bizim entelijansiyamızın isteği değildir. Yani o günlerde bir kısım bastırmalar vardır, bir kısım tazyikler altındadır. Türkiye'nin bu günlere gelip ulaşması, demokrasiye ulaşması, kendini bulması ayaklarını yere basması için bir dönemde bazı şeylere 'evet' denmiştir. O açıdan meseleyi daha yumuşak karşılarım. Zaten beni meşgul eden hatalarım kusurlarım var.Birtakım vazife ve sorumluluklarım varken başkalarıyla uğraşmayı abes buluyorum.

Laik ve Demokratik Cumhuriyet [3]

Laik ve demokratik Cumhuriyete karşı mısınız efendim?

Evvela şunu arz edeyim. Benim laik cumhuriyet esaslarına, cumhuriyete, hele cumhuriyete karşı söylediğim bir kelime varsa, yazdığım bunca kitap, 35 sene kürsülerde vaaz ettim, bunca sohbetlerim var, Türk toplumuyla bütünleşmiş bir insanım. Eğer bir kelimem varsa; doğru derim, hakikaten benimle konuşulmasın derim. Bunu ispat edemezler. Bu mevzuda o bakımdan zannediyorum bakanlık yapmamış bir insan olsaydı şöyle derdim ben: Ezbere konuşuyor ve kendi itibarlarına, saygılarına dokunduruyorlar. ikinci mesele. Muhal farz. Muhal farz dedikten sonra her şey caizdir. Diyelim ki ben onlardan evvel cumhuriyetçiyimdir. Hatta İslâm'ı ilk dönem itibariyle ben cumhuriyet kabul edenlerdenim. Aksi iddia edilemez bu meselenin. Muhal farz diyelim ki ben onlara karşıyım. Karşı olan bir insana başkalarıyla görüşmesinin bu kadar yadırganmasını anlayamıyorum. Tâbii onların verdiği gibi tabii ben gaybe hüküm vermeyeceğim. Şimdi benim gıyabımda hükümler veriyor. Şöyle düşünüyor, böyle düşünüyor diyor. Böyle düşünen bir insanla laikliğin savunucusu bir partinin genel başkanın konuşması, laikliğin bombardıman edilmesi gibi bir şeyler söylüyor. Başarılı bir hariciye vekilliği yapmış bir insanı bayram ziyaretinde bayram ziyareti olarak ziyaret etmek, zannediyorum dünyada, hatta değil böyle demokratik ülkelerde, zannediyorum bir kısım sosyalist, komünist ülkelerde bile böyle masum bir ziyaretin yadırganacağına ihtimal vermiyorum.

Teşekkür ederiz. Sorularımıza açıklıkla cevap verdiniz. Son olarak Atatürk hakkında neler düşünüyorsunuz.

-Atatürk, askeri ve idari bir dahiydi

İslâm ve Demokrasi [4]

Bazıları tepkici davranıyor, ama günümüzde modern yorumcular İslâm'ı özüyle iktisadi, siyasi ve kültürel yanlarıyla tahlil edince görülüyor ki, İslâm'ın bu yönlerinin değişik doktrinlerin her biriyle kesiştiği noktalar, iç içe girdiği halkalar var. Hatta İslâm'ı bazı açılardan sosyalizmle, sosyal demokrasiyle bile irtibatlandıran insanlar oldu. İslâm sosyalizmi diye kitaplar da yazıldı. Peyami Sefa da 160 çeşit sosyalizmden bahseder, biri de İslâm sosyalizmi der. Hatta bazıları umumun çıkarlarını gözetmesi nedeniyle İslâm'ı komünizmle bile barıştırdı. Bunların ayrı ayrı münakaşası yapılabilir. Bir kesit alıp İslâm'ı onunla ilişkilendirerek, sadece bu oymuş demek ifrattır, aşırıya gitmektir. Bediüzzaman'ın burada enfes bir yorumu vardır: "Arkadaşlarım bana çorba getirirlerdi. Tanelerini karıncalara verirdim. Bana bunun hikmetini sorduklarında bu karınca ve arı milleti cumhuriyetçidirler. Ben de bundan dolayı seviyorum onları. Ama şeklî cumhuriyetçi değil. Cumhuriyet deyip elli türlü insan hak ve özgürlüklerini baskı altında tutan cumhuriyetçi değilim." cevabını verir. Cumhuriyet, geniş katılımlı ve herkesin memnun olacağı bir sistemdir. Modern yorumcular, "İslâmiyet, idari noktada bir cumhuriyettir dememek için hiçbir sebep yok." diyorlar. Kur'an ve Sünnet'in yoruma açık yanlarıyla alakalı zamanın yorumları en isabetli yorumlardır. İslâm'ı idari noktada demokrasiye ters görmek mümkün değildir.

Atatürk Hakkında Söylenenler [5]

Sizin Atatürk hakkındaki görüşlerinizle ilgili sürekli bir spekülasyon sürüp gidiyor?

 

Türkiye'nin içinde dışında öyle diyorlar 500'e yakın böyle müesseseler var ve hepsi bizim kriterlerimize göre bizim saygı duyduğumuz şeylere göre Atatürk köşesi de var, İstiklal marşı da var, Türk büyükleri de var.

Bunca zaman komünizmin baskısı altında kalmış bu ülkelerde bir Atatürk köşesi yapmak, onun kitaplarını bir yere koymak, kendi bayrağımızı asmak, istiklal marşımızı söylemek, Türk büyüklerinden bahsetmek, oturup düşünülmesi gereken şeylerdir....

Şimdi bir kere bu mevzuda değişik platformlarda onun nasıl bir askeri ve idari bir dahi olduğunu hep ifade ettim. Hatta yabancı bir ülkede aleyhinde konuşulduğundan dolayı ben şimdiye kadar olmuş değildi cami kürsüsünde protesto ettim. Bunlar meselenin bilinen yanları. Eğer bir insanın içinde olumsuz bir müzmeratı varsa, bir insan cami kürsülerinde veya değişik yerlerde kırk sene konuşmuşsa bir tek kelimeyle dolaylı yoldan dahi olsa herhalde bu dışarıya sızardı.

Efendim bu ülke insanlarının birbirleriyle tarihleriyle ve tarihi şahsiyetleriyle barışık yaşamaları şart. Bunda hemen herkes mutabık. Zaten siz de bu ülkede hoşgörü kültürünün yerleşmesi için çok büyük gayretler sarfettiniz. O yüzden Atatürk hakkında gerçi dediniz ki, aksi bir şey olsaydı mutlaka çıkardı. Biraz daha açarsanız Atatürk, Fethullah Gülen'in nezdinde nereye oturuyor, ne şekilde tanımlanıyor?

-Bütün Türk büyüklerine söylediğim şey artı O'nun çok önemli bir dönemde bir istiklal mücadelesi vermesi, onun bayraktarlığını yapması ve o gün bize musallat olan bir dönemin batı zalimleri onlara karşı bir istiklal mücadelesi verip bize bir istiklal kazandırması bizim bu günlere ulaşmamıza vesile olması bakımından çok önemli bir hadisedir. Bunu görmezlikten gelemeyiz. Bediüzzaman bu meseleyi ifade ederken der ki, onlar zaten o zalimler değil mi bazılarını bize musallat ettiler. O bakımdan Türkiye'nin bir istiklali, bugünlere gelmesi bundan sonra büyüklüğe oynaması için öyle bir mücadele çok önemliydi, çok hayatiydi Atatürk bu hayati meseleyi başarmıştır. Atatürk'e Türkiye'de düşmanlık yapan insanlar, onu dinin karşısında olmayacak bir şekilde göstererek düşmanlık yapmışlardır. Aslında o akılla dini mezc eden çok ender yetişmiş insanlardan birisidir. Bazılarını bunları belki ben vesikalarıyla ifade edemem ama çok inandığım birisi Şemseddin Günaltay merhumdan naklettiği bir husus vardı. Bir gün yanına gittim bana demişti ki Falih Rıfkı şu mevzuda şöyle düşünüyor. Sen şu hususta ne diyorsun diye dine karşı. Ben yanlarına gittiğimde İsmet Paşayla bir haritanın başındaydılar. Ve ben ne yapıyorlar diye dikkatle baktım haritanın başında. Bana döndü dedi ki Hz. Muhammed'in harp stratejilerini görüşüyoruz burada. Atatürk, İsmet paşaya döndü dedi ki, sen olsaydın bu şartlar altında nasıl hareket ederdin? Aynen böyle hareket ederdim diyor. Bu değişik zamanlarda tekrar ettiğimde benim gözlerimi yaşartmıştır. Bir insan kendi toplumunca zannediyorum yanlış biliniyor ve yanlış takdim ediliyor. Çok manasız bir takdim etme meselesidir bu. Atatürk'ün nutkunu dikkatli okuyanlar onun dinine apaçık sahip çıktığını görürler. Bizim dinimiz akıl ve mantık dini dediği değişik hutbelerinde çok açıktır.

Onun milliyetçiliği de o ölçüde derindir. Müspet manada milliyetçilik ırkçılık değil. Deme damara bağlı bir milliyetçilik değil ama Asya hakkında o da belki bir vesika ortaya konamaz ama şimdilerde çok tekerrür ediyor. Bir gün Rusya İmparatorluğu dağılacaktır. Türkiye devleti bu mevzuda hazır olmalıdır. Bir başka generalden bizzat dinlemiştim. İsmini tasrih edemeyeceğim. Mark Arthur'la konuştuğunda belli bir dönemde 27'lerde mi 28'lerde mi, niye gelmişti buraya onu da bilemiyorum. Der ki misak-ı milli sınırları belirlenirken biz belki Asya ile alakalı bazı mülahazalarımız vardı. Süleymaniye ve Kerkük'le alakalı mülahazalarımız vardı. Adalarla alakalı bazı mülahazalarımız vardı. Atatürk Mark Arthur'a söylüyor. Fakat o gün şartlar namüsaitti, baskı altındaydık. Dayatmalar vardı bunları gerçekleştiremedik. Fakat Türk milleti bunu unutmamalıdır diyor. Bunun içinde Asya da vardır. Bugün sizin düşündüğünüz mülahazalarla dopdolu bir insan hakkında olmayacak şeyler söylemek dinin ruhuna da terstir, milli hislerimizle de telif edilmesi mümkün değildir. Çünkü din, dinin sahibi Hz. Sahibi Risalet buyuruyor ki, "Vela tezkuru mesavi mevtaküm=Size ait ölüleri olmayacak şeylerle, sevimsiz şeylerle yadetmeyin" buyuruyor. Kur'an da bize bu edebi verirken "Rabbenağfirlena veli ihvaninellezine sabekune bi'liman=Allahım bizi mağfiret eyle. Bizden evvel gelip geçenleri, kardeşlerimizi de mağfiret eyle" duasını öğretiyor. Ve yine İnsanlığın İftihar Tablosu buyuruyor ki "Arkadan gelenler, önden gelenleri olumsuz şeylerle yad ederlerse o toplumun işi bitmiştir." Bütün bu mülahazaları bir araya getirerek o mevzuda bizim nasıl düşünmemiz lazım geldiği açıktır.

Atatürk İnsanüstü Bir Zekaya Sahipti [6]

Benim kitaplarım, irticalen konuşmalarımdan toplanıp meydana getirilmiştir. Bu bakımdan söylediğim şeyleri kılı kırk yararcasına incelemek, olumlu bir yaklaşım değildir. Yani en dahi insanları, mesela Atatürk'ü bile düşünseniz, dünya kadar tenakuza şahit olursunuz. Nutuk'ları tetkik etseniz dünya kadar tenakuzuna şahit olursunuz. Zor bir meseledir. Kaldı ki, Atatürk müsellem bir dahidir. İnsanüstü bir zekaya sahiptir! Atatürk hakkında Marksistler'in ağır iddiaları vardır: 'Mustafa Suphi'yi, faşist Atatürk Karadeniz'de boğdurdu' diyen insanların bugün bizlere kurduğu komplolar ile karşı karşıyayız. Marksist dayanakları yıkılan bu insanlar, acaba yok oluşun hıncını böyle mi çıkartmak istiyorlar gibi bir düşüncem de var. Aklıma bunlar da geliyor.'

Cumhuriyet İçin Tehlike Meselesi [7]

Ankara Emniyet Müdürlüğü tarafından hazırlanan raporda hakkınızda bazı iddialar var. İddiaların başında Laik cumhuriyet için büyük bir tehdit oluşturduğunuz iddia ediliyor. Ne diyorsunuz bu konuda?

-Ben başka televizyon programlarında da bu duygu ve düşüncemi dile getirdiğim gibi, Cumhuriyeti hiçbir zaman müslümanlıkla ters görmediğimi, Müslümanlık için çok önemli bir sistem olduğunu hemen her fırsatta vurguladım. Buna sizlerde şahit olmuşsunuzdur. Bu bir iddia, şimdiye kadar da bir kaç defa oldu. Bu mevzuda Devlet Güvenlik Mahkemeleri tarafından verilmiş Ankara'da ve İstanbul'da verilmiş ikişer karar var. Bu kararların numaralarını dercettirdim. Şu an önümde bulunuyor. Böyle bir iddia daha evvelde bahis mevzuu olmuştu. Ama Ankara DGM tarafından (hazırlık dosyası 1997/18 Karar No: 1998/24) böyle bir şeyin varid olmadığına karar verilmişti. Bunu iddia eden insanla, Türkiye Cumhuriyeti Güvenlik Mahkemesine karşı saygısızlık yaptıklarını ifade edebilirim.

Bunların bir tanesinde bir tek kelimeyle, bir tek cümleyle, Cumhuriyet aleyhtarlığı yaptığıma dair bir şey söylesinler, ben o raporda söylenen şeylerin hepsini kabulleniyorum. Aksine Cumhuriyet lehinde çok konuşmalarım vardır.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti hakkında görüşleriniz nelerdir?

Türkiye Cumhuriyeti Devleti belki yüz defa söylemişimdir, Türk milleti için bence Allah'ın büyük bir lütfudur. Türk milleti büyümek istiyorsa ancak bu müsait zeminde büyüyebilir. Diyanetine bağlı olan insanlar da ancak bu zeminde dinlerini diyanetlerini yaşayabilirler. Hatta bu mevzuda o kadar ısrarlı konuştum ki, sağ kesimden radikal bazı kimseler tarafından tenkit bile aldım. Nitekim Cumhuriyet gazetesinin 9 Haziran 1999 tarihinde emniyetin raporuyla ilgili yayınlanan haberinde aynen şöyle deniyor; 'İstihbarat bülteninde devletin sorunu ve Türkiye başlıklı kitaplarda, Gülen ve taraftarları, geleneksel dini akımlar çerçevesinde değerlendirildi. Hizmete özel maddesiyle yayınladığı Terörizm sorunu ve Türkiye adlı kitapta, müslüman olan bir kişinin terörist olmayacağı görüşünü savunmak için Gülen'in yazısından yararlandı' demek suretiyle emniyet yetkilileri iddia edilenlerin vaki ve varid olmadığında ısrar ediyorlar.

Sadece şimdi değil, başka zamanda, sizinle daha evvel yaptığımız röportajda da, başkalarıyla yaptığımız röportajlarda da Türkiye Cumhuriyeti'nin İslâm dünyası içinde bulunduğu bölgede her şeyiyle çok mükemmel olduğunu defaatle ifade ettim. Biz başkalarından daha fazla cumhuriyetçi olduğumuzu ısrarla vurguladık. Her defasında vurguladık. Evet şu andaki cumhuriyetten bahsediyorum.

Aynı şeyleri tekrar ettiğim gibi, TBMM'de yemin ediyor gibi söylüyorum ben bu meseleleri: Cumhuriyet bir fazilet rejimidir, bunu Mustafa Kemal Atatürk de söylemiştir.

Mustafa Kemal Atatürk hakkındaki görüşlerinizi de rica edebilir miyim efendim?

Evet. Bu hususta düşüncemi ifade ediyorum, karşı taraf kaldırıp diyor ki, biraz evvel bahsettiğiniz şeylerde de, yok takıyye yapıyor, yok şunu yapıyor, bunu yapıyor...

Evet, Ben Mustafa Kemal Atatürk'ün askeri bir dahi olduğunu, idare bir dahi olduğunu, istiklal mücadelesi ile ezilmiş bir milleti yeniden istiklalinin kazandırma suretiyle, ona hürriyeti tattırdığını, ve her şey olmaya müsait hale getirdiğini defaatle arz ettiğim gibi bir kere daha sizin vasıtanızla bütün Türk toplumuna arz ediyorum.

Atatürk ifadesini kullanıyor musunuz, kendisinden bahsedildiği zaman?

-Her zaman. Hem ismini, hem soy ismini, hem de Türk milletinin içinden gelerek verdiği o ismi her zaman kullanıyorum.

-Peki kullanabilir misiniz efendim?

-Mustafa Kemal Atatürk diyorum. Bunu Kanal D'deki programda da açık seçik olarak söyledim. Birilerinin onu bir taraflara çekip, dinin karşısındaymış gibi göstermelerine karşılık, hatta orada uzun boylu olarak onun çok iyi bir dindar olduğunu, Şemsettin Günaltay ile olan bir mülakatı ifade etmek suretiyle, onun başka tarafı çekilmeye müsait olmadığını ısrarla ifade ettim. O bu milletin içinden çıkmıştır, bu milletin evladıdır, bu millet için yüreği çarpmıştır, bizim mukaddes bildiğimiz, saygı duyduğumuz her meseleye saygı duymuş ve millet nezdinde, kalbinde saygın bir yeri olan bir insandır.

Gizli Hedefler [8]

Başka hedefler peşinde koştuğunuz da ileri sürülüyor: Mesela şöyle deniliyor: Fethullah Gülen'in yazılarında kullandığı İslâm yerine Şeriat, talihsiz dönem veya karanlık ya da upuzun hicranlı dönem yerine Cumhuriyet dönemi, hizmet erleri, ışık erleri veya ışık süvarileri yerine militan, karşı cephe yerine laik kesimler, o kafalar yerine Cumhuriyet dönemi yöneticileri, mabede giden yolların kapatıldığı zaman dilimi yerine Atatürk dönemi ya da İsmet İnönü dönemi, hedef yerine Şeriat, Deccal yerine Atatürk kelimelerini koyduğumuzda, hedefinizin ne olduğu anlaşılıyormuş.

Böyle bir yolla, dünyada suçlanmayacak kimse olamaz. Mesela, bir insan için, 'Karanlıklarla savaşmış, hep aydınlık günler hasretiyle gittiği her yere ışık taşımış, her karanlığa ışık tutmuş, gerçek bir demokrasi ve Cumhuriyet savaşçısı olarak asker gibi davranmış er oğlu erdi' desek; biri de çıksa, çok rahat bir şekilde, karanlıkların yerine Atatürk dönemi, aydınlık günlerin yerine komünist dönem, karanlık yerine Atatürk'ün fikirleri, ışık yerine komünist ideoloji, gerçek demokrasi ve cumhuriyet savaşçısı yerine, totaliter rejim militanı kelimelerini yerleştirsek, asker gibi davranma ve er oğlu er ifadelerinden de, bu kişinin komünist düzen için insanları ordu gibi eğittiği, hatta bu maksatla orduya sızdığı sonucunu çıkarsak, bu insan komünist değilse, hayatında komünist faaliyetlerde bulunmamışsa, acaba bunun ne derece gülünç bir iddia olduğu anlaşılmaz mı?

Bu tür keyfi yer değiştirmeler, bir insanı suçlamak adına, onun kullandığı kelimelerin yerine, yaptığımız suçlamaları güya haklı çıkaracak kelimeler koyma ve buradan kafamızdaki sonuca varma, dünyanın neresinde görülmüştür? Herhangi bir dilde, böyle bir anlayışı ve tavrı ifade edecek bir kelime var mıdır? Böylesi mantıksızlıklar, nasıl resmi rapor haline getirilebilir, nasıl bunlara değer atfedilerek, gazetelerde yayınlanabilir; nasıl güya hukuki bir yanı varmış gibi, mahkemeye sunulabilir? Anlayan biri varsa, lütfen bana da anlatsın!... Kaldı ki, Cumhuriyet dönemi upuzun bir dönem değil ki!

Yine, Atatürk'e Deccal demek şöyle dursun, bu tür kelimeleri ağzıma almaktan bile şiddetle kaçınırım. Sonra, hadislerde geçen Deccal kelimesi, ilgili hadislere bakan birinin hemen anlayacağı gibi, şahıslara değil, materyalist, inkarcı akımlara bakar. Ayrıca, mabede giden yolların kapatıldığı dönemden niye Atatürk ve İnönü dönemi anlaşılıyor. Acaba herhangi bir yerde, bir yazımda veya sözümde, Atatürk ve İnönü mabedleri kapatmıştı mı demişim de, böyle bir sonuca varılıyor. Böyle bir iddia ile, iddia sahipleri, esas Atatürk ve İnönü'yü mabed kapatmakla itham etmiş olmuyorlar mı?

Hitler ve Mussolini Benzetmesi [9]

Atatürk ifadesini kullanıyor musunuz kendisini bizzat?

-Mustafa Kemal Atatürk diyorum. Bunu Kanal D'deki programda da açık seçik olarak söyledim. Birilerinin onu bir taraflara çekip dinin karşısında gibi göstermelerine karşılık uzun boylu olarak onun çok iyi bir dindar olduğunu Şemsettin Günaltay'la olan bir mülakatını ifade etmek suretiyle onun başka tarafa çekilmeye müsait olmadığını ısrarla ifade ettim. O bu milletin içinden çıkmıştır. Bu milletin evladıdır. Bu millet için yüreği çarpmıştır bizim mukaddes bildiğimiz saygı duyduğumuz her meseleye saygı duymuş ve millet nezdinde nazarında kalbimde saygın bir yeri olan insandır.

Atatürk'e dahi dediğiniz gibi, Hitler ve Napolyon için de dahi diyorsunuz?

Zekanın fonksiyonları olduğu gibi, dehanın da fonksiyonları vardır. Dehanın cinnet halleri olur. Hitler, Mussolini veya Napolyon bu ikinci gruba girebilir. Atatürk ise, bir ülkeyi Hitler ve Mussolini gibi, Napolyon gibi yıkıma götürmek yerine, bir cumhuriyet kurmuş ve arkasında bir enkaz değil, bir ülke, bir sistem bırakmıştır.


[1] STV Haber Kritik Programında Osman Özsoy ve Mim Kemal Öke İle, 29 Mart 1997
[2] Sabah, Nuriye Akman'a Verdiği Mülakattan, 23 Ocak 1995
[3] TRT-1, Ateş Hattı Programında Reha Muhtar'a Verdiği Mülakattan, 3 Temmuz 1995
[4] Nevval Sevindi İle New York Sohbeti, 20 Temmuz 1997
[5] NTV, Püf Noktası Programında Taha Akyol ve Cengiz Çandar'a Verdiği Cevaplardan, 27 Şubat 1998
[6] Akşam, Orhan Yurtsever, Fethullah Gülen'le Yapılan Sohbetten, 13 Mart 1998
[7] Show TV, Reha Muhtar'la Yapılan Telefon Röportajından, 15 Haziran 1999
[8] Aksiyon Dergisine İddialarla İlgili Verdiği Cevaptan, 19 Haziran 1999, Sayı 237
[9] Show TV, Reha Muhtar'la Kaset Komplosu Üzerine Yapılan Telefon Röportajından, 22 Haziran 1999

Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2024 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.