Sekiz Yıllık Eğitim ve İmam Hatipler

Sekiz Yıllık Eğitim ve İmam Hatipler [1]

Sekiz yıllık kesintisiz eğitimi zorunlu kılan yasa ve İmam Hatiplerin akıbeti konusundaki görüşleriniz, İslâmî kesime mesajınız nedir?

-İslâmî olan kesim, olmayan kesim diye bir ayrım beni rahatsız eden bir ayrım. Hiçbirimiz İslam'dan soyutlanmaya razı olmayız. O bizim dinimiz, damarımız, alyuvarlarımızdır. Ama birileri çıkıp onun bayraktarı gibi görünüyorlarsa, hakları var mı yok mu ayrı bir mesele.

Ne diyorlar: Bu Türk milleti de diyorlar, mecburi sekiz yıl eğitim yapsın, ben de arzu ederim, keşke 11 yıl mecburi eğitim yapsalar. Keşke herkes bir lise bitirmiş olsa, bu arada bir yabancı dil de öğrenmiş olsa. Güzel olur. Arzu ederiz bunu. Ancak bütün bunlar planlanırken problem orada çıktı. Burada da yine ifratla tefrit yaşandı.

Ben şahsen herkesi hoş görmek istiyorum. Bence Türk toplumu artık bir ölçüde kendini arayışı çok gerilerde bırakmış, ne olmaya çoktan karar vermiştir. Allah'a inanılması gerektiğine inanmışsa, onu bundan kimse geriye çeviremez. Ortaokuldan sonra mı, ilkokuldan sonra mı, liseden sonra mı, nerede fırsat bulursa dinini öğrenecek icabında. Kur'an'ını da öğrenecektir. Kur'an'ın mealini de öğrenecektir. Türk toplumunu bundan geriye çevirmek mümkün değildir.

Bence iki kesim de dengeli davranmıyor. Dengeli davranmakta yarar var. Acaba kesintisiz eğitim diyenler, dini eğitim yapılmasın mülahazasını mı taşıyorlar? Ben böyle düşünen, böyle diyenlerin hepsini töhmet altında bulundurmuş olurum. Onların hissiyatlarına saygısızlıkta bulunmuş olurum. Çünkü böyle diyenler aynı zamanda, başka projeler de teklif ediyorlar, diyorlar ki ilkokuldan din dersleri koyalım.

İmam Hatip'e ihtiyaç vardır. Atatürk zamanından bu yana hep açıla gelmiştir. En çok İmam Hatip açan da Sayın Süleyman Demirel'dir. İnönü döneminde de İmam Hatip açılmıştır. İlahiyat açılmıştır. Modernleştiğimiz, Batılılaştığımız bir dönemde bile bu süreç durdurulmamış. Türkiye'yi idare edenler de zannediyorum böyle bir şey teklif etmiyorlar. Bence bunu aklından geçirenler, bunu kafalarından çıkarmalılar. Bu, kavga meselesi oluyor. Öbürleri de İmam Hatip'te millet dinini öğrenemezse katiyen öğrenemez gibi bir yanlış mülahazayı kafasından çıkarıp atsın. İmam Hatip'te okumadığı halde, ortaokulda, lisede okumuş, hiç ilahiyat görmemiş bir yığın imanlı ve bilgili insan vardır. İmam Hatip mevcudunun elli katı Allah'ına, peygamberine, Kur'an'ına inanan dünya kadar insan vardır.

Sekiz Yıllık Eğitimi Başkaları Gibi Tehlikeli Görmedim [2]

Biraz daha somuta inersek siz İmam-Hatip okullarını nasıl değerlendiriyorsunuz? Açılıp açılmaması yada kapanması bu arada 8 yıllık eğitim. Siz imam hatip okullarına ne diyorsunuz?

- İmam Hatip okulları bir ihtiyaca binaen doğmuştur. Bunu kimse inkar edemez. Atatürk döneminde bilebildiğim kadarıyla 25 tane açılmış, İsmet Paşa döneminde de açılmış ve şimdiye kadar gelen devlet başkanları döneminde de açılmıştır. Samanyolu'ndaki şeyde espri mahiyetinde ifade ettim. Bir tek Necmettin Erbakan döneminde açılmamış. Bilinmesinde yarar var bunun da. Bir ihtiyaca binaen açılmıştır.0 ihtiyaç bugüne kadar açılan İHL'lerle karşılanmış mıdır? Artık bundan sonra ihtiyaç yok mudur? Devletin istatistik enstitüleri vardır, oturur görüşürler ihtiyacı da görüşürler, bu meseleyi de görüşürler. Onları yönlendirme meselesini de görüşürler. Bence bu mesele tatlıya bağlanabilir. Benim, açılan İHL'ler bugüne kadar bir ihtiyaçtı, bundan sonra ihtiyaç fazlası var. İhtiyaç fazlası olunca tabii olarak bunlar bir yerlere yönlenecek. Acaba oralara yönlenince rejim tehlikeye mi girecek gibi mülahazalar doğabilir. Rejime siyasi ideolojiye, demokrasiye, laikliğe bu kadar bağlı olan ve onu muhafaza etme, müdafaa etme konumunda bulun insanlar, konumlarının hakkını vermek için hassasiyet gösterebilirler. Temkinli olmak mecburiyetindeyiz, ancak ben şöyle diyorum, bunlar belli bir ölçüde tahkik edebilir, fakat aslında çok İHL'liye ihtiyaç vardır. Devlet bunları yeniden gözden geçirmeli bence alternatif sistemler vazetmeli. Mesela dünyanın değişik yerlerinde ilahiyatçıya ihtiyaç var. ABD'de keşke bazı ilahiyatçılarımız olsaydı. Arz edeceğim, müsaade buyurursanız. Mesela, İngiltere'de, mesela, Almanya'da ilahiyatçılarımız olsaydı. Fakat devlet bunu kendisi yapsaydı tıpkı bunları misyoner gibi yetiştirseydi, tıpkı oryantalistler gibi yetiştirseydi, mesela, Asya'da 70-80 milyon belki daha fazla, bu insanlar arasında doğru, dini doğru olarak temsil edebilecek insanlara ihtiyaç vardı. Ama zannediyorum ben, oraya devlet insan gönderemiyor. Gönderemeyince bizim şiddetle karşı olduğumuz İran fundamentalizmi din adına geliyor. Onların dinlerini, dini hissiyatını din adına istismar ediyor. Şimdi hakkı değil midir yani, Türk milleti kendi kültürü, kendi terbiyesi ile yetiştirdiği bu insanları dünyanın dört bir yanına göndersin ve oralarda ö insanların dini hissiyatının istismar edilmesine fırsat vermesin.

-Bu işin tabii başka bir yönü aktardığınız. Türkiye'deki tartışma bunun dışında gelişiyor. Yani ona devlete diyorsunuz baksın, bir ihtiyaç fazlası da olabilir diyorsunuz. Fakat İHL ile birlikte tartışılan kesintisiz eğitim var, siz buna taraftar mısınız?

- 8 yıllık eğitim, 11 yıllık eğitim öteden beri hep telaffuz edilip durdu. Ben Türkiye'deki her değişim ve dönüşümün arkasından bunların gündeme geldiğine şahit oldum. 12 Eylül sonrası da zannediyorum bu bahis mevzuu edildi. Fakat sonra tatbikin zorluğundan mıdır nedir tatbik edilemedi ve bu mesele. Mekteplere ahlak, din dersi konma mecburiyetiyle iktifa edildi ve İHL açılmaya devam edildi. Bana göre milletimizin kültür seviyesinin yükselmesini ben şiddetle arzu ederim. Ancak kesintili, kesintisiz meselesi bir konsensüsle halledilebilir yani, bu mesele. Burada bazı şeyler, bazı dostlarımızı belki benim senelerce içlerinde hizmet ettiğim, beraber bulunduğum insanlardan bazılarını da rencide edebilir. Ben başkalarının gördüğü gibi kesintisiz 8 senelik eğitimi çok da tehlikeli görmedim. Öyle bir kaynağın kurutulması şeklinde almadım, algılamadım. İsteyen ondan sonra da kendi çocuğunu yine ilahiyata koyabilir. Çünkü ilahiyatlara bugün giden öğrencilerin % 50'si hemen hemen başka liselerden geliyor. istiyor, liseyi başka bir lisede okumuş geliyor, ilahiyatta okuyor, ortaokuldan sonra da İHL'ye gidebilir. Kaldı ki uzlaşmaya esas teşkil ede bilecek alternatif düşünceler de oldu. Mesela, dediler ki ihtiyari dersler verelim bunlara. Seçmeli dersler verelim ve bunlar belli bir ölçüde yönlendirilsin. Ortaokulu bitirdikten sonra da bir insan bir şey olacaksa ben dahasını okumuyorum, yani 8 sene okudum, okumuyorum. Hafızlık yapmak istiyorum, bir iki senesini de versin hafızlık yapsın. Yani bunların hepsi bence çözülebilir. Buradaki sinevizyonda da gösterildiği gibi, yani fürüata ait meseleler teferruat gibi, fürüata ait meseleler usul değildir. Dinde temel meseleler değildir. Bunlar bence büyütülmemeli. Bazı şeyler vardır ki, bunlar küçüktür. Toplumumuz bunları şer olarak algılasa bile, bu şerlere katlanmalı, daha büyük şerler mevzubahis olabilir.. Burada bir yaklaşımımı arz edeceğim. Bu toplum, uzlaşmayı, anlaşmayı, birleşmeyi, bütünleşmeyi eğer caminin avlusunda, bahçesinde gerçekleştirecekse, bence bunu caminin içinde ihtilafa düşmeye tercih etmelidir.

- Hazır okullardan söz etmişken İHL okullarından söz etmişken siz, biraz önce de gördük biliniyor zaten çok fazla okul açıyorsunuz. Ama bunlar İHL okulu değil. Siz bu okulları önce neden açıyorsunuz? Sonra bu okulları açmak için parayı nerden buluyorsunuz?

- Bu değişik platformlarda hep fakire soruldu. Okul açma mevzuu, gençliğimden bu yana belki belli bir dönemde bu milletin bir fanus içine konmak istendiği bir dönemdi. Yani bizden insan çıkmaz, bizden anlayışlı insan, bizden kaşif, bizden mucit, bizden dahi çıkmaz gibi bir psikolojik ruh haleti ile bir fanusun içine konduğumuz dönemden bu yana, yani keşke bu fanusu kırsak, bu zincirleri, bu tasmayı, boynumuzdan koparıp atsak, ayağımızdaki prangayı koparıp, söküp atsak, kendimizi dünyaya bir göstersek bir ifade edebilsek, evet olma çok önemlidir demiştim ama burada görünmede çok önemlidir. Son zamanlar itibarıyla öyle bir görünme ile hakikaten belki bizim içimizde de inşirah hasıl oldu, sevinç hasıl oldu. Bir yönüyle bu fanusu da kırdık, bu zinciri de kırdık. Eskiden bu yana talim ve terbiyeye, eğitim ve öğretime karşı şahsen çok önem verdim. Kendi şahsi hayatım adına da- bazı umduğum şeyleri bulamadım, ama, fakat onları telafi etmeye çalıştım. Şimdi belli bir dönem geldi. Türkiye'de özel okullar açılmasına fırsat verildi. Bu 70'li yıllardan evvel de olmuştu. 71 de 12 Mart muhtıracıları bu özel okulları yeniden devletleştirdiler. Fakat o zaman, ben şimdi de olduğu gibi küçük bir vaizdim. Öyle bir fırsat o ölçüde halka müessir olsaydım, o zaman da aynı şeyi yapardım ve derdim, eğitim. Mutlaka eğitim derdim. Okul açın derdim. Esas cins kafalar yetiştirin, düşünce insanı yetiştirin, fikir işçisi yetiştirin, fikir mimarı yetiştirin. insanımızın kabiliyetini ortaya koyma mecburiyetindeyiz, derdim.0 zaman bu fırsat yoktu. Ne ben o kadar müessirdim, ne de bütün meselem benim teşvikten ibarettir, ne de teşvik dairem içine giren öyle insanlar vardı.

- Ama imam Hatip okulu açmadınız.

- İmam Hatip Okulu açtığımı hatırlamıyorum. Fakat İzmir'de bulunduğum sırada bir İmam Hatip derneği için de Kestane Pazarı İmam Hatip'e talebe yetiştiriyordu o dernek. ilk düzenli sistemli bir dernekti ve Türkiye'de bir okul gibi işliyordu. imam Hatip talebelerine bakıyordu, yatırıp kaldırıyordu iaşe ve ibatelerini sağlıyordu. Orada 4-5 sene idarecilik yaptım. işte bu esnada bazı kimselerden himmet adına bir şey istemek icap etti ise onlarda bulundum. Bu benim İmam Hatip Okulu açmam demek değildir.

İmam Hatip Meselesi [3]

İmam Hatipler, bu milletin dine ihtiyaç duyduğu gibi ona da ihtiyaç duyduğu müesseselerdir. Gönül rızasıyla İmam Hatipler açılmıştır. Atatürk döneminde açılmıştır, İsmet Paşa döneminde açılmıştır. Bazıları bazı mülahazalarla kapanmış, fakat neticede açılmıştır. Dünya kadar ilahiyatçı yetişmiş, bu okullarda hocalık yapmışlardır. Türkiye Cumhuriyeti'nde Türkiye'nin başına geçip İmam Hatip Okulu açmayan hiçbir başbakan yok gibidir. Her başbakan imam hatip açmıştır. Hatta şimdiki Cumhurbaşkanımız zannediyorum 300 küsur imam hatipin açılışına imza atmıştır. Sayın Bülent Ecevit birçok imam hatip lisesinin açılışına imza atmıştır. Vak'adır bunlar. Hatta isterseniz bir espri şeklinde alın. İmam Hatip açılmasında imzası olmayan tek başbakan Sayın Başbakan Necmettin Erbakan'dır. Ona nasip olmamıştır bu mesele. Şimdi bunca Başbakanın altına imza attığı bir mevzuda Türk milletine, onun tarihi gelişimine, tarih şuuruna ters bir iş yapılıyormuş gibi meseleye yaklaşmak yanlıştır. İmam Hatip, dine duyulan bir ihtiyaç gibi toplumumuz tarafından benimsenmiştir. Ama bir taraftan İmam Hatiplerin vazife ve misyonları açısından o vazifeye göre fazla görülmesi diğer taraftan da bunca İmam Hatip Lisesinin açılması, keyfiyet noktasında acaba bir kayba sebebiyet veriyor mu? mülahazası ortaya çıkıyor. Ki aynı mülahaza üniversiteler için de söz konusudur. Türkiye'de bir anlayış var; Her vilayette, hatta büyük kasabalarda üniversite açılırsa Türkiye kalkınır. Hayır öyle değil. Açılan her üniversiteyi seviyeli, Batı tarzında, Amerika'daki Harvard üniversitesi ölçüsünde açarsak Türkiye kalkınır. Neticede tartışılacak bir mevzudur. İmam Hatipler için de böyle bir mülahaza var. Bazıları böyle bir mülahaza içinde çok fazla imam hatip açılıyor diyebilirler. Bugün İmam hatip lisesinin orta kısmındaki talebe sayısı Türkiye'de kaba taslak zannediyorum o seviyedeki diğer umum talebelerinin yirmide biri civarındadır. Bunlar milli eğitimden de öğrenilebilir. Bu talebe için bir ihtiyaç fazlası var mıdır, yok mudur onu yetkililer bilirler. Bu mevzuda bir dengeleme, bir tahdit etme, bir sınır koyma düşünebilirler. Fakat kanaat-ı acizanemce bu noktaya gelinceye kadar MGK'da İmam Hatip Meselesi'nin telaffuz edildiğini hatırlamıyorum. Bunlar da sekiz senelik mecburi eğitim ve bir de kesintisiz sözü ile ifade edildi herhalde. İmam Hatip Liselerinin orta kısmına dokunma meselesi ve kesintisiz 8 sene mecburi eğitim... Kesintisiz 8 sene mecburi eğitime Türkiye'de hayır diyecek bir insan yoktur. Mesele Şililerde, Brezilya'da, Arjantin'de eğer görüşülüyor, düşünülüyorsa, Türkiye bu ülkelerden geri değildir, olmamalıdır da. Şu andaki durumu itibariyle geri görünüyor olsa bile, bence tasavvurları itibariyle, planları itibariyle geri olmamalıdır. Ama kesintisiz 8 sene ilk eğitim denince sadece imam hatipler değil, Anadolu liseleri, özel Anadolu liseleri, yabancı anadolu liseleri de nasibini alacak. Ki bunlarda okuyan talebe sayısı, İmam Hatipte okuyan talebe sayısının iki katına yükseliyor. Bunlara çok rasyonel bir gözle bakmak lazım. Öyle bir mantıkla tartmak, değerlendirmek lazım. Kesintisiz 8 yıl eğitim denince bu meseleye hemen karşı çıkmamak lazım. Bir çözüm yolu bulunabilir. İmam Hatiplere karşı ciddi bir ihanet ve bu ihanetin bazı kesimlerce küfür şeklinde algılanması, bu işe sebebiyet verenlerin bu sıfatla anılmaları... bunlar fevkalade yanlış olur. Mesela ilkokula tercihli dersler konularak isteyen veli evladına o tercihli dersleri verdirebilir. Ortaokulda da tercihli ders olabilir. Liseye de öyle girebilir. Bence eğer toplumun değişik kesimleri bu meselede bir konsensüs sağlayacaklarsa şayet, caminin içinde ihtilaftansa caminin dışında mutabakat daha iyidir. Bu önemlidir. Bir şey daha vurgulamak istiyorum. Böyle bir meseleyi vesile ittihaz ederek Türkiye'de bazı müesseseler için olumsuz düşünme veya en azından onları kendi haklarında öyle düşünülüyor gibi bir töhmet altında bırakma fevkalade yakışıksızdır. Türk askeri bir kere dinsiz değildir. Güvenlik konumunda olan insanların hangisine sorarsanız orucumu tutuyorum der. Oruç tutuyorum demek 'Lailahe İllallah Muhammedun Resullüllah' demekten daha ileri bir seviyedir. Kaldı ki dine göre 'Lailahe İllallah Muhammedun Resulüllah' diyen kurtulur. Allah Resulü 'Kulu Lailahe İlallah, tuflihu' diyor. Efendimiz (SAV) buyuruyor ki; birisine birisi kafir dediği zaman, ikisinden birisi kafir olur. Karşıdaki kafir değilse kendisi kafir olur. Ya o gerçekten kafirdir veya değildir diyen kafir olur. Bu çok hassas ve din açısından da çok önemli bir noktadır. Meselenin böyle sadece iman ve küfür zemininde yoklanması fevkalade yanlıştır. Türk milleti asker bir millettir. O kadar askerle bütünleşmiştir ki, yeri geldiğince Malazgirt'ten Çanakkale'ye, Çanakkale'den Kıbrıs'a uzanan çizgide askerlik vak'ası bütün şuuraltımızı etkilemiştir. Bugün de Güneydoğu'da seve seve canlarını vererek şehid düşen askerlerimiz vardır. Bunlar milletimizin askere olan manevi bağlarının ne kadar güçlü olduğunu göstermektedir. Kim ne derse desin asker millet, askerini sever, bağrına basar ve o asker ocağına peygamber ocağı nazarıyla bakar. Kimsenin hiç endişesi olmasın.

İmam Hatip Gösterileri [4]

Yapılan gösteriler konusunda ne diyorsunuz?

İmam Hatip Liseleriyle ilgili karara tepki gösterenler tek bir vatandaşın camına, çerçevesine zarar vermediler. Askere, polise karşı çıkmadılar.

O tepkinin haklılığı...

Haklılık, haksızlık önemli değil. Davranışın mahiyetinden, hedefinden söz ediyorum. İmam-Hatip Liseleri kapatılmadı, isteyen çocuğunu yine lise döneminde bu okullara gönderebiliyor. Bazı vatandaşlar farklı anladı ve karşı çıktı.


[1] Milliyet, Yasemin Çongar'a Verdiği Mülakattan, 1 Eylül 1997
[2] Kanal D, Güncel Programında Yalçın Doğan'ın Sorularını Cevapladı, 16 Nisan 1997
[3] STV Haber Kritik Programında Osman Özsoy ve Mim Kemal Öke İle, 29 Mart 1997
[4] Radikal, Avni Özgürel'e Verdiği Mülakattan, 21 Haziran 1998

Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2024 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.