• Anasayfa
  • Hayatı
  • Mesajları
  • Kültürlerarası Diyalog Platformu Tarafından Düzenlenen "Ortak Ata Hz. İbrahim'in Aydınlığında Dinler ve Barış" Konulu Sempozyuma Gönderdiği Mesaj

Kültürlerarası Diyalog Platformu Tarafından Düzenlenen "Ortak Ata Hz. İbrahim'in Aydınlığında Dinler ve Barış" Konulu Sempozyuma Gönderdiği Mesaj

Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı Kültürlerarası Diyalog Platformu Başkanı Sayın Prof. Dr. Bekir Karlığa Beyefendi ve Çok Kıymetli Misafirler;

Harran Buluşmaları'nın ikincisi olarak tarihi ve şirin ilimiz Mardin'de tertip ettiğiniz "Ortak Ata Hz. İbrahim'in Aydınlığında Dinler ve Barış" başlıklı uluslar arası sempozyumda aranızda bulunamamanın üzüntüsü içerisindeyim. Bu kıymetli faaliyete göstermiş olduğunuz ilgiden dolayı hepinize içten teşekkürlerimi sunmayı bir borç bilirim.

Malumu alileriniz, hakikat sevgisinin bir yanını ilim, diğer yanını da din teşkil eder. Evet, insanın idrak ve şuuruyla, varlık arasındaki münasebet ve alâkanın bir tarafında hakikati keşif ve tesbit, öbür tarafında da ona karşı belirlenecek tavır söz konusudur. Birinci hususu, dinin bilgi kaynakları da dahil ilim takip eder. İkinci hususu ise, din belirler. Din; kendi içindeki bilgi kaynaklarıyla engin bir ilim havzı olması itibarıyla, hakikat aşkı, hakikat tutkusu açısından hayatî bir unsur, önemli bir dinamik ve bilginin ufkunu aşan konularda da açık üsluplu ama derin edâlı yanıltmayan bir rehberdir.

Dinin de, ilmin de en büyük düşmanı, hevâ, heves ve bir kısım arzuların, yerinde fikir zannedilmesi, yerinde de bir dindarlık gibi gösterilmesidir. Bu husus insanlarda geniş zeminli bir boşluktur ve bu boşluğun kaynağı da onların zaaflarıdır.. bilgiç görünen dimağların yosununu, dine taraftar gibi görünen düşüncelerin de pasını silecek bir iksir varsa, şüphesiz o da Yaratıcı sevgisi, O'ndan ötürü bütün varlığa alaka ve hakikat aşkıdır. Gönüller aşkla coşup ruhlar muhabbetle şahlanınca, bütün beşerî boşluklar, zaaflar ya tuz-buz olur gider veya yararlı birer hayat iksirine inkılâp ederler.

İnsanları Allah sevgisine ve varlıkla münasebete taşıyan hakikat aşkını, yeryüzü, peygamberlerle tanıdı ve benimsedi. İlk günden itibaren, her nebi, ardındakilere birer aşk emiri olarak rehberlik yaptı ve onlarla muamelelerini aşk kaneviçesi üzerine örgüledi; derken gidip bu ilâhî aşk havzı içinde eriyerek, misyonuyla hedeflenen gerçek değerine ulaştı. Hazreti Musa kavmini aşk nağmeleriyle etrafında topladı ve onları Firavunun kin ve nefret ateşinden kurtardı. Hazreti Mesih, insan sevgisine dayalı bir hayat şiiri besteledi ve bu duyguyu değişik şekillerde seslendirerek misyonunu sürdürdü. Hazreti Muhammet ömür boyu hep sevginin sesi-soluğu olarak inledi durdu.. Kelam sıfatının birer tecellisi olan Ahd-i Atik, Ahd-i Cedid ve Kur'ân bir baştan bir başa aşkın sesi-soluğu, iştiyak ve vuslatın da birleşik noktası oldu.

Evet, Cenâb-ı Hak, insanları sevgi, barış ve saadet-i dareyne çağıran peygamberlerin her birini farklı bir hususiyetle mümtaz kılmış ve bu imtiyazla nazara vermiştir: Hazreti Adem bir safiyy, Nuh Nebî bir neciyy, Hazreti Musa apaçık bir kelîm, Hazreti İsa ruh ile serfiraz bir rûhullah; Hazreti Muhammed "Habîbullah"tır. Hazreti İbrahim ise, hulletle mümtaz bir "Halîl"dir. Halîl, dostunun esrar atmosferine giren ve onun muhabbetini kalbinin bütün derinliklerinde hisseden tam bir enîs ve vefalı bir elîf demektir. Bu ölçüde bir vefa ve sadâkate muvaffak olanların başında Hazreti İbrahim gelir. Halîlü'r-Rahmân, hullet unvan-ı celîlini, işte o fevkalâde sadâkati, vefası, emre itaatteki inceliği kavrama hassasiyeti her platformda gürül gürül hakka daveti ve ilah hakikatini haykırması, kalbinin yanında aklını, mantığını, muhakemesini bu çağrının emrine vermesi, başına gelen onca devâhîyi tevekkül teslimiyet ve tefvîz üstü bir ruh hâletiyle karşılaması; evet o, mütemerritlerden mütemerrit muhatapları karşısında hakkı ilan ederken, bütün kalbiyle onların umum zâhir ve bâtın hislerine seslenmesi; gülerek nâr-ı Nemrud'a yürümesi; tenezzühe çıkıyor gibi yurdundan-yuvasından ayrılıp yâd ellere düşmesi; Rabbi emrettiği için sevgili eşini insiz-cinsiz bir vadiye bırakması, bırakıp arkasına dahi bakmadan çekip gitmesi; hilm ü silm âbidesi semere-i fuâdını ve aydınlık bir gelecek adına Hakk'ın muradı o hususî evladını Rabbe kurban edebileceğini gösterirken Hakk'ın emrine teslimiyet ve inkıyâdı; varını yoğunu kimseyi tefrik etmeden herkese infakı; hâsılı, ilâhî ahlâka tam tahulluk edip, geçmiş bütün enbiyânın medâr-ı fahri olabilecek bir ufka ulaşması, üç büyük din müntesipleri nezdinde hep bir yâd-ı cemîl olarak anılması arkadan gelenler arasında da dualarla yâd edilmesi bakımından hullet'in en parlak simasıdır. Ondaki o öz ve ruhun tafsil ve inkişafı ise, Hazreti Habibullah'la gerçekleşmiştir.

İşte Hazreti İbrahim'in temsil ettiği "hullet" yani, "içten samimi dostluk" mesleğine günümüzde her zamankinden daha çok ihtiyaç vardır. Dünya barışının sağlanması ancak "hullet" yoluyla mümkün olabilecektir. İnsanlar arasında barışın teessüsü hususunda en önemli görev de İbrahim'in torunlarına düşmektedir.

Bu görevin eda edilebilmesi için; en yakın gelecekte, üç büyük dinden liderlerin işbirliği ile dünyanın değişik şehirlerinde konferanslar serisi giderek daha da çoğaltılmalı; öğrenci değişim programları yaygınlaştırılmalı; İbrahimî dinlerin hepsini ihtiva eden yüksek lisans ve doktora enstitüleri kurulmalı ve bu şekilde inançlı insanların birbirlerine yakınlaşmaları sağlanmalıdır.

Evet, hedefli yaşayanlar hedefli ölürler; ölünce de mezarları gönüller, hatta bütün bir maşerî vicdan olur ve orada ebedlere kadar yaşarlar. Dinin sadık her talebesi, kendi aşk, şevk, heyecan ve tutkularının ötesinde başkalarını da terkisine alıp sonsuza taşıyan böyle bir gaye insanı, ebediyet süvarisi olmalıdır.

Dünya değişip ne hâl alırsa alsın, ilim ve fen ne seviyede ilerlerse ilerlesin, insanoğlunun telâkkileri ne denli değişirse değişsin, din hissi, tarih boyu, ilmî ve fikrî hayatın şekillenmesinde, yeni yeni medeniyetlerin doğup-büyümesinde ve insanlığın tekâmülünde en birinci âmil olduğu gibi, bugün de hâlâ o büyüleyici gücüyle, dünyanın büyük bir bölümünde, bir numaralı müessir olarak tesirini sürdürmektedir ve gelecekte de sürdürmeye namzettir. Dünyada emniyet ve güven ortamı ve medeniyetler arası barış da ancak böyle tesirli bir müessesenin fedakâr temsilcileri sayesinde gerçekleşebilecektir.

Bu duygularla, medeniyetler arası barış adına çok önemli olduğuna inandığım sempozyumun başarılı geçmesini dilerken, bu sempozyumu düzenleyen Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı'na, özellikle de onun bir şubesi Kültürlerarası Diyalog Platformu'na ve diğer resmi-sivil kuruluşlara tebrik ve teşekkürlerimi arz ile, iştirakçı çok değerli ilim adamlarına ve düşünürlere, üç dinin temsilcilerine, ayrıca devlet ve siyaset erkanına, mahalli idarecilere, medya mensuplarına ve bütün misafirlere en içten saygılarımı sunarım.

Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2024 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.