Fethullah Gülen Hocaefendi hakkında “örgüt lideri” suçlamasıyla ilgili açıklama
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından, camia mensuplarını 'terör örgütü', Sayın Fethullah Gülen'i 'örgüt lideri', polisleri ise 'örgüt üyesi' olarak tanımlandığına dair iddialar gazetelerde yer almaktadır.
Öncelikle, bir kişiyi, grubu, topluluğu, tarikatı, cemaati, camiayı ya da sivil bir örgütlenmeyi terör örgütü olarak nitelendirilebilmek için, 3713 sayılı Yasada belirtilen terör eylemleri ile amaç veya yöntem yönünden bağlantısı hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak biçimde ve maddi kanıtlarla ortaya konulmalıdır. Tahmin ve değerlendirmeye dayalı olarak hazırlanılan bir rapor, bir sevk yazısı ya da bir iddianame ile hiç kimseye terör örgütü mensubu denilemez.
Somut hiçbir bilgi verilmeden soyut değerlendirmelerle hazırlandığı anlaşılan bir yazı gerekçe gösterilerek suçlamada bulunulması kabul edilemez. Camia mensuplarının terör örgütü olduğuna dair bugüne kadar verilmiş tek bir mahkeme kararı yoktur. Tam tersine bugün sıralanan iddiaların tamamına yakınının yer aldığı suçlamalar nedeniyle beraatla sonuçlanan yargılama ve kesinleşmiş bir yargı kararı vardır. Ceza Genel Kurulu tarafından da onanmak suretiyle kesinleşen bu yargı kararına göre Sayın Fethullah Gülen ya da camia mensuplarına terör örgütü mensubu demek haksız ve hukuksuzdur.
Savcılık tarafından CGK. kararı görmezden gelindiği gibi mevcut Terörle Mücadele Kanununa açıkça aykırı değerlendirmelerde bulunulduğu da anlaşılmaktadır.
Şiddet yöntemini içermeyen düşünce ve düşünce etrafında birleşme özgürlüğü suç sayılamaz. "Cebir içermeyen", "terörü amaçlamayan" düşünce ve düşünce etrafındaki örgütlenme, 3713 sayılı Kanun düzenlemesine göre suç değildir.
15.07.2003 tarih ve 4928 sayılı Kanunun 20. maddesi ile yapılan değişiklik sonucunda; cebir ve şiddet olmaksızın bir yapının terör örgütü niteliği kazanması mümkün değildir. Cebir ve şiddet kullanma; baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemlerinin önkoşulu haline getirilmiştir. Cebir ve şiddet kullanma, bir eylemin "terör eylemi" olarak nitelendirilmesinde olmazsa olmaz şartıdır. Savcılık yazısında, cebir ve şiddet kullanımını bir eylemin "terör" olarak nitelendirilmesinde asli unsur olarak değil, yöntemlerden biri olarak değerlendirmiştir. Bu değerlendirme yasaya açıkça aykırıdır.
Savcılık tarafından yapıldığı gibi, cebir ve şiddeti, manevi cebirle genişletmek hatalıdır. Böyle olsa idi kanunda cebir ve şiddetin yanında manevi cebir de yer alırdı. Ayrıca kanunda yer alan bir kavramı geniş anlamıyla kabul etmek, suçta kanunilik ilkesi çerçevesinde mümkün değildir. Nasıl gerçekleştiğine dair hiç bir açıklama yapılmaksızın manevi cebir ve şiddetin varlığından bahsederek müvekkilimin silahlı terör örgütünün kurucu veya yöneticisi olduğunu iddia etmek, kanundaki düzenlemenin amacını ve ruhunu bilmemek demektir.
Silahlı örgüt üyeleri silah taşıyan örgüt anlamına gelmemektedir. Örgüt üyelerinin kişisel olarak silahlarının bulunması, örgütün silahlı örgüt olarak kabul edilmesi için yeterli kabul edilemez. Emniyet mensuplarının soruşturmanın şüphelisi oldukları ve yasal olarak silahlarının olduğu iddiası silahlı bir örgütün varlığı için gerekçe yapılamaz. Kaldı ki, emniyet mensupları ile müvekkilim arasında nasıl bir bağlantı olduğuna dair somut bir tespit te gösterilmemiştir
Soruşturma dosyasında yer alan; 'söylenebilir' 'değerlendirilmektedir', 'inanılmaktadır', 'düşünülmektedir', 'anlaşılmaktadır', 'şüphesini uyandırmaktadır', 'tespit edilememiştir', 'değerlendirilmiştir', 'desteklediği' .'nitelendirilebileceği' ve benzeri tarzda cümle ve ifadeler; bir soruşturma belgesinin içeriğinde bulunması olağan sayılamayacak nitelikte olup, bu durum dahi tek başına suçlamanın somut delile göre değil şahsi değerlendirmelere göre yapıldığını göstermektedir.
Doğaldır ki, Sayın Fethullah Gülen'in düşüncelerini paylaşma zorunluluğu yoktur ve eleştirilemez de değildir. Ancak düşünce ve inançlarını paylaşmıyoruz diye suçlanması da mümkün değildir.
Bir suçun var olduğu soruşturma makamları tarafından ona verilen isimle değil maddi delillerle anlaşılır. Dosyayı inceleyen insaf ve vicdan sahibi herkes suçlamaların haksız ve yersiz olduğunu görecektir.
Fethullah Gülen vekili
Av. Nurullah Albayrak
- tarihinde hazırlandı.