Fethullah Gülen, Hasan Cemal'in Kitabı Etrafındaki Tartışmaların Dışında
Değerli basın mensuplarımızdan Hasan Cemal'in meslek hayatının bir dönemine ilişkin kitabı kamuoyunda bir tartışma başlatmıştır. Kitapta adı geçen kişilerin, yazılanlara itiraz etmesi, eleştiride bulunması doğal karşılanmalıdır. Haksız, yanlış veya incitici olarak algılanan beyanlar karşısında herkesin hakkı olan bir tepkidir bu.
Ancak, bu tepkinin ilgili kişi ve konularla bağlantılı olması, fikri tartışmalarda dikkate alınması gereken temel etik kurallardan biridir. Şüphesiz ki basın mensupları da kişiler de bu etik yükümlülük altındadırlar.
Kitapta yapılan eleştiriler bir sayın basın mensubunu üzmüş veya öfkelendirmiş de olabilir. Ama bu durum, konuyla ilgisi olmayan şahıslara saldırgan bir üslupla yazılar kaleme almasını haklı kılmaz. Ancak, üzülerek ifade etmeliyiz ki, muhtevası veya diğer yönleriyle Sayın Fetullah Gülen ile hiçbir ilgisi olmayan bir kitabın yayınlanmasıyla başlatılan tartışmada, kendisi tümüyle haksız ve gerçek dışı iddialara maruz bırakılmıştır.
Muhterem Fetullah Gülen ortaya koyduğu fikirler, diyalog, toplumsal uzlaşma ve hoşgörü etkinliklerinin, dün olduğu gibi bugün de arkasında olduğunu her fırsatta ifade etmektedir. Tüm bu ilmi ve fikri faaliyetlere yönelik olarak, hakaret boyutuna varmadıkça yapılan her eleştiriyi ifade özgürlüğünün bir gereği olarak kabul etmiştir. Bunun en önemli tanıklarından biri de, Sayın Hasan Cemal'in kitabına karşı tepki koyan gazetecinin bizzat kendisidir. Nitekim Cumhuriyet Gazetesinin bu mensubunun müvekkilimle ilgili insaf ölçüleriyle bağdaşmayan karalayıcı bir yazısı nedeniyle açılan davada, 'amacım hakaret değil, eleştiriydi' şeklindeki ifadesi üzerine, bu beyanının samimi olduğu kabul edilerek davadan vazgeçilmiştir.
Ancak bu hoşgörü tavrının sayın gazeteci tarafından maalesef doğru algılanmadığı anlaşılmaktadır. Nitekim sayın basın mensubu, adının geçtiği kitapla ilgili yaptığı açıklamalarda müvekkilimi hedef alan asılsız iddialarda bulunmaktadır. Hatta kendine yönelik bir cephe kurulduğunu ileri sürerek, müvekkilimi bu cephenin içinde başkalarıyla işbirliği içinde göstermektedir. Halbuki eğer bir cepheden söz edilecekse, bu da Cumhuriyet Gazetesinin bazı yazarlarının da içinde bulunduğu, müvekkilimle ilgili yıllardır sürdürülen sistematik karalama kampanyasını yürütenlerdir.
Bu kampanyanın, hem basın ahlakı ilkelerine hem de hukuka aykırı olduğu yargı kararlarıyla da tespit edilmiştir. Ancak buna rağmen, her olayın arkasında müvekkilimin olduğunun rencide edici biçimde ileri sürülmesine devam etmek, hukuktan ziyade psikiyatriyi ilgilendiren bir sorun niteliğine bürünmektedir.
Fetullah Gülen'in düşünce sisteminde hiçbir cepheleşmeye yer olmadığı tüm kamuoyunun malumudur. Onun hoşgörü, uzlaşma ve diyalog yolundaki ilmi ve fikri faaliyetlerinin, dünyada ve ülkemizde cepheler oluşturarak insanların çatışmaya sürüklenmesine karşı bir çare olduğu apaçık bir hakikattir. Ülkemizin ve tüm insanlığın barışı için gösterdiği gayretlerde, şahsi tartışma ve çatışmaların tarafı olmadığı da başka bir gerçektir. Nitekim, ilmi ve fikri eserlerinde ve diğer uğraşlarında hiçbir zaman şahıslar hedef alınmamıştır. Her insanın sevgi ve saygıya layık bir varlık olarak kabulü daima temel şiar olmuştur.
Hal böyleyken, bir kitabın herhangi bir şekilde haber konusu yapılarak gündeme getirilmesiyle bir ilgisi ve bilgisi olmamasına rağmen, müvekkilimin söz konusu kitapla ilgili tartışmanın bir tarafı olarak gösterilmesi, her şeyden önce basın ahlakı ile bağdaşmaz bir durumdur. Kitabın muhtevasından rahatsızlık duyan gazeteci tabii ki buna cevap verebilir. Ancak, bunu vesile sayarak hiçbir bağlantısının olmadığı bir konuda müvekkilim hakkında hayal ürünü diyebileceğimiz hususları ileri sürmesinin asıl nedenini, kamuoyu gibi biz de merak etmekteyiz.
Bir kez daha vurgulamak isteriz ki, bu gazetecinin de Fetullah Gülen'in sevgi ve barış esasına dayalı ilmi ve fikri faaliyetleriyle ilgili eleştirileri olabilir. Ancak eleştirilerin onun ilgili olduğu konularda yapılması, fikri düzeyin korunmasına ve tartışma adabına uyulmasına önem veren herkes gibi, bizim de beklentimizdir. Aksi takdirde, söz konusu gazetecinin yaptığı gibi, eleştirildiği konularda cevap vermek yerine, konuyla bağlantısı olmayan şahsiyetler hakkında karalayıcı yöntemlere başvurmak, haklı eleştiriler karşısında çaresizliğin bir göstergesi olarak algılanır.
Fetullah Gülen'in dürüstlük, sevgi ve hoşgörü ilkelerine dayalı düşüncelerine, önyargısız yaklaşmayı başarması halinde, kuşkusuz bu sayın gazetecimiz de çıkmazlarına bir çare bulabilecektir.
Bunun için, müvekkilimi aslı olmayan isnatlara maruz bırakmakla uğraşmak yerine, onun en azından son dönemdeki açıklamalarına samimi olarak göz atması yeterli olabilirdi. O takdirde kendisinin 'Devletin değişmez vasıflarından Türk Milleti için yeni bir ikbal döneminden, Türk Milletinin sıçrayıp devletler muvazenesinde muhteşem yerini almasından' söz ettiğini okuyabilir ve bu düşüncelerin Türkiye Cumhuriyeti için en sağlam güvence oluşturduğunu anlayabilirdi. Böylece aynı zamanda bu sayın gazetecimiz de müvekkilimin mesaisini polemiklerle değil, ülke ve dünya sorunlarına çözüm üretmek için sarf ettiğini fark edebilirdi. Kamuoyuna saygılarımızla sunarız. (14.12.2005)
Fetullah Gülen Vekili
Av. Orhan Erdemli
Editörün Notu: Muhterem Hocaefendi'nin nüfus kaydında ismi 'Fetullah' olarak geçmektedir.
- tarihinde hazırlandı.